TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Prof. Dr.  Can Ayday, depremin tekrarlanma aralığı 70 ile 90 yıl olan Eskişehir için 1956 yılında meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki sarsıntının yeniden yaşanması riskine işaret ederek, "Kuzey ve güney Anadolu fay hatlarının yanı Kütahya'nın Simav ve Gediz ilçelerindeki fay hatlarının arasında kalan Eskişehir, riskli bölge olma özelliğini taşıyor. Depreme hazırlıklı olmalıyız" dedi.

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Eskişehir Şubesi'nce işbirliği yaptığı Tepebaşı Belediyesi’nin Özdilek Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlikte "Eskişehir ve Deprem" konulu konferans veren Ayday, Şubat 1956'da evlerin yıkıldığı, can kayıplarının yaşandığı 6,4 büyüklüğünde bir depremle sarsılan Eskişehir'de depremin tekrarlanma periyodunun 70 ile 90 yıl olduğunu kaydetti.

Eskişehir’de 1956 yılında meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki sarsıntının yeniden yaşanması riskine dikkati çeken Ayday, şöyle konuştu:

"Kuzey ve güney Anadolu fayının yanı sıra Kütahya'nın Simav ve Gediz ilçelerindeki fay hatlarının arasında kalan Eskişehir, riskli bölge olma özelliğini taşıyor. Buna ilave olarak ‘deprem boşluğu’ denilen ve etkisi büyük olan bir bilimsel olgu var. Marmara Denizi'nde İstanbul'un Silivri ilçesinin 70 kilometre açıklarında bir deprem boşluğunun yıkıcı etkisinden endişe eden meslektaşlarımız var. Bunun gibi deprem boşluğu olan bir yer de bana göre Pamukova-Geyve bölgesi. Burası Eskişehir'e 50-60 kilometre mesafede. Depremin buradaki etkisi çok daha fazla olacak. Yani Eskişehir kuzeyinde ve güneyindeki deprem faylarıyla pek şanslı bir bölge değil. 1956 yılına 70 eklediğimizde 2026 yılı önümüze çıkıyor. Yani bu bire bir aynı tarihte olacak diye bir şey yok ancak buna hazır olmalıyız."

Ayday, 1999 Marmara Depremi’nden sonra dönemin Anadolu Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Engin Ataç'ın Eskişehir'in deprem riskini ortaya koyabilme adına kendisini görevlendirdiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

"Engin hoca 'Bu Eskişehir için bizim görevimizdir' dedi. Ben de AÜ Uydu ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdürü olarak, İsviçre ve Almanya'dan gerekli aletleri alarak arkadaşlarımla çalışmalara başladım. Eskişehir eğim haritasını çıkardık. Jeolojisini haritasını çıkardık. Eskişehir'in arkasından geçen fayını… Mesela Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Meşelik Yerleşkesi'nin içinden geçen fayı belirledik. Eskişehir'in hidrojeolojisini yaptık. Eskişehir yeraltı suyu derinlik haritasını çıkardık. Yeraltı suları var Eskişehir'de. 3 metreden su çıkıyor. 15 bin tane nokta aldık. Bunları değerlendirdik. Sıvılaşma duyarlılık haritalarını çıkardık. 1999 Marmara Depremi'nde Eskişehir'de yıkılan binalar da tehlikeli olarak belirlediğimiz yerlerdekilerdi. Bu analizi yaparken 350 sondaj yaptık. Bunları kullanarak üç boyutlu modelleme yaptık. Bunu ilk defa biz 2002 yılında yaptık. Üç boyutlu modellemeyle Eskişehir'in toprak yapısını ortaya koyduk. Hangi mahallelerin nasıl bir zemine sahip olduğunu saptadık. İmar düzenlemesi de o dönem bu çalışmalara göre yapılmıştı. Doğal afet unutulduğu zaman gelir. Bu aklımızdan çıkmamalı."

Eskişehir'de bina envanteri çalışması yapılması gerektiğine işaret eden Ayday, "Şehirdeki 120 bin binanın yarısı 1999 depreminden önce yapılmış. Öncelikle bunlar ele alınmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

ÇGD'nin etkinliğine gazetecilerin yanı sıra İller Bankası Eskişehir Bölge Müdürü Murat Karaçam ve jeoloji mühendisleri de katıldı.