Dün ülkenin bağımsızlığı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda zafer için mücadele eden, omzunda top mermisi taşıyan kadınlar, bugün ne yazık ki şiddetin, tacizin, tecavüzün, ayrımcılığın, ölümün ve savaşın ortasında kalmış durumda.

Güvencesiz olarak ev işlerine giden, en ağır işlerden biri olan ev kadınlığı da yapan kadınlarımız şiddetin en ağırına maruz bırakılıyor. Kadınlar çalışma yaşamında yedek ve ucuz işgücü olarak görülmekte, hatta birçok iş alanında çalıştırılmamakta, sosyal güvencesiz bırakılmaktadır. Erkeklerle aynı işi yapan kadınlar sadece kadın oldukları için daha düşük maaş almakta,  yönetici pozisyonlarında çalıştırılmamaktadır. Okulda olması gerekirken çocuk yaşta evlenmeye hatta anne olmaya zorlanan çocuklarımız bu anlayışa karşı isyanlarını hayatları ile ödüyor. Çocuğu ve ailesi için büyük özverilerle tenceresini kaynatmaya çalışan, büyük zorluklar içerisinde eğitimine devam etmeye çalışan kadınlarımız, acımasızca katlediliyor, yaşamlarının baharında hayattan koparılıyor.

Ülkemizde seçme seçilme hakkına 5 Aralık 1934 tarihinde kavuşan Türk kadını, ne yazık ki, bu gün ülke yönetiminde istenen ve olması gereken noktada değil. Ülkemizde yaşanan töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet, tecavüz ve taciz gibi olumsuzluklar artarak varlığını sürdürmektedir. 2018’in ilk ayında 28 kadın, 2 çocuk öldürüldü; beş kadına tecavüz uğradı; 12 kadın taciz edildi; dokuz kadına zorla seks işçiliği yaptırıldı; 30 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunuldu; 41 kadın ise yaraladı. Şubat ayında 28 günde 47 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Ülkemizde kadına yönelik şiddet ne yazık ki her geçen gün artıyor. Üstelik hala şiddete, tacize ve tecavüze uğrayan kadın suçlanıyor. Kadının eteğinin boyu, dışarıda olduğu saat, hatta gülmesi bile tahrik unsuru gösteriliyor, erkek ise takım elbise giydiği, kravat taktığı için mahkemelerde iyi hal indirimi alıyor.

Bu korkunç duruma isyan ediyorum! 

Sorunları aşmak için el ele vereceğiz. Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı başta olmak üzere, pek çok hakkı kanunlara dayandırarak veren ve bu konuda dünyanın pek çok gelişmiş ülkesine de ilham kaynağı olan Atatürk’ün izinde: “Hiçbir kadını hor görmeden, ötekileştirmeden, dini, dili, ırkı, inancı ne olursa olsun başımıza taç edeceğiz. Kadına şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını ayaklarımızın altına alarak aydınlık yarınlara birlikte yürüyeceğiz.”  

Unutulmamalıdır ki; 8 Mart, tüm bu sorunların aşılmasında bir kutlama değil, bir mücadele günüdür. 8 Mart’ın tüm dünya kadınlarına eşit haklar ve özgürlükler getirmesi dileğiyle.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nüzü kutluyor, hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.