REKABET EDECEKSEK AR-GE VE İNOVASYON ŞART

Türkiye’nin ar-ge ve inovasyon alanlarında dünyadaki sıralamasına dikkat çeken Günay, ‘’İnsan zenginliği eğitimle, teknolojik zenginlik de inovasyon ve AR-GE’yle gerçekleşecek diyoruz. Peki, bunları nasıl hayata geçireceğiz? İşte ancak vizyoner bir planlama ve programlarla hayata geçirebiliriz. Kısacası, Türkiye bir atılım yapacaksa insan ve bilgi temelli ekonomiyle yapacak. Bu perspektifte hazırlanan plan ve programlarla da hedeflerimizi gerçekleştirece ğiz. Amacımız, ülkemizin rekabet gücünü katma değeri yüksek üretimle artırmak, bunu da ihracata dönüştürmek. Ancak bu parametrelerin yanı sıra Küresel Rekabet Endeksi ve Küresel İnovasyon Endeksi’nde de hedeflerimizin olması gerektiğine inanıyorum. Küresel Rekabet Endeksi’nde Türkiye’nin sıralaması 2014’te 45, 2015’te 51, 2016’da 55, 2017’de 53 olmuştur. Bir de küresel rekabet sıralamasındaki ilk 10 ülkeye şöyle bir bakalım, hangi ülkeler: İsviçre, Singapur, Finlandiya, Almanya, Amerika, İsveç, Hong Kong, Hollanda, Japonya ve İngiltere. Bu ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılalarına baktığımız zaman, Türkiye’nin yarısı, hatta üçte 1’i olduğunu görüyoruz. Demek ki ekonomik büyüklükle bu endekslerde ilk 10’da olmak arasında bir korelasyon yok. Yapılan farklı bir şey var. Bilgi odaklı ekonominin ikinci faktörü olan inovasyona baktığımızda, Küresel İnovasyon Endeksi’nde de ilk 10’da olan 8 ülkenin Küresel Rekabet Endeksi’nde de ilk 10’da olduğunu görüyoruz yani eğer rekabet edeceksek inovasyon ve AR-GE’ye ağırlık vereceğiz.’’ Şeklinde konuştu.

HEDEFLERİMİZ OLMALI

Sürdürülebilir kalkınma için Türkiye’nin bu alanlarda spesifik hedeflerinin olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Günay ‘’Türkiye sürdürülebilir büyüme ve kalkınma için inovasyon ve AR - GE’ye önem vermeli. Önümüzdeki yıllarda rekabetçilik ve inovasyon sıralamasında ilk 20’ye girme hedefimizin olması lazım ama esas hedefimizin de ilk 10 olması gerektiğine inanıyorum. Bu hedefin de ancak planlamanın bu yönde yapılması, bu odak noktasına odaklanmasıyla gerçekleşeceğine inanıyorum. Tabii, bu yönde iki tane pozitif gelişme var Türkiye ekonomisinde makroekonomi olarak baktığımızda. Bunların bir tanesi büyümenin bileşenleri, diğeri de ihracattaki yüksek teknoloji ürünlerinin oranı. Şimdi, sizin de yaptığınız sunumda -gerçekten bu çok çok değerli bir gelişme- büyümenin kompozisyonuna baktığımız zaman, 2017’nin birinci ve ikinci çeyreğinde net ihracat ve yatırımların çok daha ağırlıklı olduğunu görüyoruz ki bu da bizim istediğimiz bir hedef. Yani toplam tüketimi neredeyse, özellikle ikinci çeyrekte çok domine eden bu iki parametre var: Net ihracat ve yatırım. Umarım bu şekilde devam eder. Tabii, bunun doğal uzantısı olarak da katma değeri yüksek üretim diyoruz, ihracat diyoruz. Baktığımız zaman da Türkiye’de yüksek teknoloji ürünlerinin toplam ihracat içindeki payının arttığını görüyoruz. Belki çok fazla bir artış değil ama yön olarak bizim için çok çok önemli. 2017 yılı Ocak ayında yüzde 2,7’yken Eylül ayında 3,8 oldu. Tabii, hedeflerimiz çok daha yüksek ama bütün bu iki olumlu gelişmenin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini umuyorum.’’ Dedi.

NİTELİKLİ İNSANA İHTİYAÇ VAR

Ar-ge ve inovasyon odaklı sürdürebilir kalkınma konusunda Türkiye’nin en önemli ihtiyacının nitelikli insan olduğuna dikkat çeken Günay, ‘’Bizim şu anda en önemli sorunlarımızdan bir tanesi nitelikli insan açığı. Dolayısıyla, nitelikli insan açığı dediğimiz zaman, işte, bu katma değeri yüksek üretimi yapacak, bilgi ve teknolojiyi üretecek insan da demek aynı zamanda. Burada da bizim en önemli kaynaklarımız üniversitelerimiz ve üniversitelerimize baktığımız zaman da şöyle bir görüşümü sizinle paylaşmak istiyorum: Şu anda üniversiteler arasında 10 üniversite araştırma üniversitesi olarak belirlendi ve bu üniversiteler gerçekten nitelikli insan yetiştiriyor. Tüm üniversitelerimiz ama bu 10 üniversite bir pilot proje olarak kabul edilebilir. Bunların US News ya da Times Higher Education gibi sıralamalarında hedefler konabilir, performans kriterleri konabilir ve onlara özel bir modelle bir destek verilebilir çünkü finansal kaynak da bu üniversitelerimiz için çok çok önemli. Şöyle bir baktığımız zaman, lisansta 605 bin öğrenciden söz ediyoruz, yüksek lisansta da 131 bin öğrenci. Bunların iyi eğitilmesi, performanslarının artması demek hem diğer üniversitelerimize insan kaynağı demek hem de bu, bizim istediğimiz bilim ve teknolojiyi üretecek beyinlerin yetişmesi demek. Dolaysıyla böyle bir model geliştirilip bunlar daha sonra da eminim başarılı olacak bir model olacaktır.’’ Dedi.

ÜRÜN VE PROJE BAZLI TEŞVİKLERLE AKILLI UZMANLAŞMA

Kalkınma Bakanlığı’nın uyguladığı bölgesel ve sektörel teşviklerin yanı sıra ekonomide atılım için ürün ve proje bazlı teşviklerle ‘’akıllı uzmanlaşma’’ kavramının öne çıkarılması gerektiğine değinen Prof. Dr. Günay, ‘’Bölgesel sektörel teşviklerden bahsettiniz ve uzun bir süredir bu teşvikler uygulanıyor. Ama ben, bunun ötesinde, ürün bazlı teşvikler de veya proje bazlı teşvikler de şu anda gündemde, olabileceğini düşünüyorum. “Smart specialisation” dediğimiz akıllı uzmanlaşmayla belki yönümüzü biraz daha farklı alanlardaki teşviklere yönlendirebiliriz. Bu nedir? Örneğin, havacılık sektörü, yüksek teknolojik sektörlerinden. Havacılıkta bir nihai ürün olarak uçak üretmek değil bizim hedefimiz ama o uçağın çok önemli parçalarını hatta motorlarını üretmek ve o alanda uzmanlaşmak. Dolayısıyla bu alandaki desteklerin önemli olacağını düşünüyorum. Bu alanda ortak bölgeler, iller var. İlla bunların coğrafi anlamda yakın olması gerekmiyor. Dolayısıyla bu illeri de bir araya getirerek bu teşvikleri kullandırarak ki bunun dünyada örnekleri var, gerçekten rekabet gücünü çok çok arttıran bir kalkınma modeli olduğunu görüyoruz. Bu alanda da biraz daha, böyle, küçük bazlı, mikro ölçekli teşvikler de Türkiye'nin önünü açacaktır diye düşünüyorum. Bütçemiz hayırlı olsun. Çok teşekkür ediyorum.’’ Şeklinde konuştu.