Osmanlı ordusunun at ihtiyacını karşılamak üzere 1815 yılında 2. Mahmut tarafından haranın kurulduğu Eskişehir'in Mahmudiye ilçesinde her yıl 3 bin civarında "soyu belli" saf kan Arap ve İngiliz atı pistlere hazırlanıyor.

"Çiftlikat-ı Hümayun" adıyla 1815 yılında 2. Mahmut tarafından Osmanlı ordusunun at ihtiyacını karşılamak üzere kurulan hara, 1908 yılında lağvedilirken, 45 bin dekar arazisi Hazine'ye geçti. 1934 yılında tekrar kurulan işletme, 1984 yılından bu yana Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) bünyesinde faaliyetlerini sürdürüyor.

Geleneksel ata sporu at yarışları için saf kan Arap atı yetiştiriciliği yapılan tesiste her yıl ortalama 100'e yakın koşu performansı yüksek yarış tayı açık artırma usulüyle satışa sunuluyor.

Bunun yanında Türkiye Jokey Kulübü’nün saf kan Arap yarış atı yetiştiren en büyük daimi pansiyoner harası da 2001 yılından bu yana Mahmudiye'de hizmet veriyor.

Bin 750 dekar arazi üzerine kurulu harada, 12 çim, 9 kum, 20 aygır ve 4 hastane padoğu (Atların yarış öncesi gezdirildikleri yer) olmak üzere 45 padok yer alıyor. Her yıl 300-350 kısrağın aşım gördüğü, 50 büyük tayın yetiştirildiği haradaki at mevcudu ocak-haziran döneminde 400'e ulaşıyor. TJK tesisinde at hastanesi, tribün, 2 bin 20 metre uzunluğunda 25 metre genişliğinde çim pist ile bin 800 metre uzunluğunda 20 metre genişliğinde kum idman pisti bulunuyor.

Saf kan Arap ve İngiliz atlarının yarışlara hazırlandığı ilçede, önemli yatırımları bulunan 60 civarında özel pansiyon ve yetiştiricilik hizmeti veren işletme de faaliyet gösteriyor. 

Tarihsel süreçte atçılık kültürünün yerleştiği Mahmudiye’de 2007-2008 eğitim öğretim yılında açılan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Mahmudiye Atçılık Meslek Yüksekokulu da kısa sürede Türkiye'nin atçılık konusunda kalifiye eleman ihtiyacını karşılar hale geldi. 

- "Mahmudiye atçılığın kalbi"

ESOGÜ Mahmudiye Atçılık Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hakan Çalışkan,yaptığı açıklamada, ilçenin 1815 yılında 2. Mahmut döneminde kurulan önemli bir at üretim merkezi olduğunu belirterek, devlet eliyle ve kontrolünde atçılık üretiminin burada gerçekleştirildiğinin kaynaklarda da yer aldığını ifade etti.

Mahmudiye'de atçılığın doğal kültürün parçası olduğuna işaret eden Çalışkan, şöyle konuştu:

"2. Mahmut döneminde başlayan at üretimi, yaklaşık 200 yıldır süregelen atçılığı ortaya çıkardı. Türkiye'nin ilk profesyonel at merkezi burası. Buradan sonra diğer at merkezleri kuruluyor. Mahmudiye'de her yıl 3 bin civarında saf kan Arap ve İngiliz tayı üretiliyor. TJK'nın çok büyük bir tesisi var. TİGEM'in önemli bir merkezi bu ilçede. Mahmudiye atçılığın kalbi. Mahmudiye'de ciddi bir atçılık ekonomisi var. Bölgenin at bakımı için iklimi çok uygun. Nitelikli iş gücü bulunuyor. Mezunlarımız sıkıntı çekmeden iş bulabiliyor. Bu da bizi memnun ediyor. Burada gerçek anlamda bir yarış hipodromunun bulunmasını istiyoruz."

Mahmudiye At Yetiştiricileri Geleneksel At Sporları Gençlik ve Spor Kulübü (MAYAD) Başkanı Yener Kaya da 60'a yakın üyeleri, TİGEM ve TJK ile 3 bin civarında yarış atı anne ve taya ev sahipliği yaptıklarını söyledi.

Bölge sakinlerinin ve at sektöründen para kazananların en büyük isteğinin, TJK bünyesinde bulunan 2 bin metre kum ve çim piste sahip idman merkezinin faaliyete geçirilmesi olduğuna işaret eden Kaya, "Burası eğer idman merkezi olarak değerlendirilirse o zaman Mahmudiye'de 12 ay sektörle ilgili hareket olur. İlçemize de büyük maddi katkı sağlar. Çünkü TJK bünyesinde hayvan hastanesi de var." dedi.

Kaya, Mahmudiye'nin, İstanbul, Bursa ve Ankara'nın merkezinde yer alan önemli geçiş güzergahı ve atçılar için lojistik anlamda değerlendirilebilecek yer olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Biz pansiyon hizmeti de veriyoruz. Sahibi İstanbul, Ankara, Gaziantep ve Diyarbakır'da bulunan taylar, atlar var burada. Bunlar yarış atları. Burası 1800'lü yıllarda çiftlik olarak kurulmuş. Burada inek, koyun ve at yetiştirmişler. Savaşa giderken buradan büyük ve küçükbaş hayvanlar tüketilmek üzere götürülmüş. Bunun yanında akıncılara at yetiştirmişler. Burada yetişen erkek tayları akıncılara vermişler. Savaşlarda erkek tayları kullanmışlar, daha cesaretli oldukları için. Dişileri anne yapmışlar. O zamandan beri soy kütüğü devam ediyor. Yedi kuşak gerisine gidebiliyoruz. Dedelerimiz o günden beri çok güzel kayıt tutmuş. Bize çok güzel bir miras bırakmışlar. Biz bilmeyiz 7 kuşak öncemizi belki ama atlarınki var. Mirasımızı devam ettirip geliştirmemiz lazım. Avrupa bizden at götürmüş şimdi bizi geçtiler. Bizden daha iyi yarış çıkarıyorlar. Bu da bizim ayıbımız."