Gizemgül Yavuz - Eskişehir Ajans

Eskişehir geçtiğimiz günlerde büyük bir festivale ev sahipliği yaptı, birçok sanatçıyı ağırladı.

Odunpazarı Belediyesi tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Eskişehir Odunpazarı Seramik Pişirim Çalıştayı’nda 2’si uluslararası 14’ü yerli olmak üzere toplam 16 sanatçı yer aldı. Odunpazarı Meydanı’nda gerçekleşen çalıştay sürecinde ortaya birbirinden güzel görüntüler ortaya çıktı.

Festival kapsamında ağırlanan seramik sanatçılarının yanı sıra Türk Müziği’nde Karadeniz ezgilerini sürdüren Selçuk Balcı da konuk idi. Bizde Eskişehir Haber26 ekibi olarak Selçuk Balcı ile hoş bir sohbet gerçekleştirdik.

Öncelikle Eskişehir’e hoş geldiniz. Daha öncede Odunpazarı’nda bir etkinlikte yer almıştınız. Yine Odunpazarı'nda,  Odunpazarı Belediyesi’nin düzenlediği etkinlikte yer almaktan ne hissediyorsunuz?

O konser çok güzel geçmişti. O yüzden mutluydum, mutlu ayrılmıştım buradan. Özellikle yağmur yağdıktan sonra insanların alandan ayrılmayışı çok hoşumuza gitmişti. Tekrar bu ambiyansı yakalasak, yağmur yağsa ve insanlar gitmese güzel olur diye düşünüyorum. Eskişehir’i seviyorum. Bir de bir mekân açtık burada. Mutluyuz Eskişehir’de.

Bizde o noktaya değinecektik. Niyazi Bey ile burada bir mekân açtınız. Acaba Karadeniz’in çocukları olarak Karadeniz Türküleri’ni Anadolu ile bütünleştirmek mi istiyorsunuz?

Aslında çok fazla Karadeniz müziğine hitap eden bir mekân olmayacak. Daha çok rock bar konseptinde açtık mekânı. Ne zamandır böyle bir şey aklımızdaydı. İnsanların kaliteli müzikle buluşabileceği bir yer olsun istedik. Ama büyükşehirler de yani İstanbul,  Ankara gibi popüler noktadan uzak bir yer olması tercihimizdi. O yüzden Eskişehir doğru bir adres diye düşündük. Eskişehir ile bir olmak istedik.

Uzun yıllardır insanlarla müziğinizi buluşturuyorsunuz. Her sahneye çıktığınızda o ilk heyecanı hissediyor musunuz?

Tabi ki. Özellikle ilk 2-3 parçası benim için çok heyecanlı geçiyor. Ve sahneye çıkma anı çok heyecanlı oluyor. Hala nasıl yapacağımı edeceğimi düşünüyorum. Repertuarım, her şeyim hazır olsa bile o heyecanı atamadım. Bu da iyi bir şey diye düşünüyorum. Olmazsa eğer iyi bir iş yapılmaz.

Peki konserlerinizde özellikle başlangıç olarak tercih ettiğiniz parçalar var mı?

İlk parçalarımızın hareketli olmasını tercih ediyoruz. İnsanlardaki enerjiyi yakalamak istiyoruz. Ondan sonra kendi parçalarımı söylemeyi tercih ediyorum. Daha sonra da halkın bildiği Volkan Konak’tan, Kazım Koyuncu’dan parçalar seslendiriyorum. Çünkü toplumumuz bildikleri şarkıları seviyor. Bilmedikleri bir şarkıyı çok da dinleme taraftarı olmuyor.

 Kendinize ait eserlerde daha çok melankoli hâkim. Bunun bir nedeni var mı?

Duygusal yapıya sahibimdir. Yapım şarkılarıma yansıyor. Bu şu anlama gelmesin; içine kapanık, iç dünyasını şarkılarını yansıtan biri. Öyle bir şey değil aslında arkadaşlarımla oturup konuşurken, dertleşirken espriler havada uçuyor. Ama müziğe yansıması benim için bir duygusallık.

İlk albümünüzün adı Patika, ikinci albümünüzün adı Mila ve üçüncü albümünüzün adı Felamur. Bu isimleri koymanızın özellikle bir nedeni var mı?

Hepsinin bir anlamı var. Patika dar yoldur. Köy yollarının olmadığı zamanlar insanlar patikalarda ulaşım sağlardı. Bende bu yolun başlangıcına Patika ismini koymak istedim. Çünkü patika bizim çocukluğumuzu yaşadığımız yerler. O yüzden ilk albümün adı Patika oldu. Mila da, çocukluğumuzdan bir parça. Biz genelde albüm ismi koyarken çocukluğumuzdan parçalar olsun istedik. Çocukluğumuzda yaşadıklarımızı gelecek kuşağa aktarmak istiyoruz. Bir de patika genel bir isim ama mila ve felamur bizim yörede kullanılan isimler olduğu için orada saklı kalsın istemedim. İnsanlar bilsin istedim.

Madem eskilerden konuştuk birazda biliyorsunuz modern müzik yaygınlaşmış durumda ve bu müziğe karşı direnen bir kültür var plaklar kasetler var. Bu iki kültür arasında ki farklar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Aradaki fark şuan gelişen teknoloji ile birlikte oluşan bir hissiyatsızlık var. Bunu bazen kendi çalışmalarımızda bile görebiliyoruz. Ne kadar güzel olursa olsun, ne kadar çok insana hitap ederse etsin şimdilerde kusursuz, hatasız, günahsız bir müzik anlayışı olduğu için bu müziği biraz daha hissiyatlaştırıyor. Eskiye özlem her anlamda var. Sadece sanat konusunda değil. Mesela Eskişehir’e gelirken tren yolculuğunu tercih ettim. Yeni Gar’dan bindik. Eski gar o hissiyat, o saat, o Haydarpaşa dokusunu biliriz ya onun her yerde olmasını istiyorum, bozulmamasını istiyorum. Bu yüzden eskiye özlem var. Eskiye özlemle taşıdığımız hissiyat daha samimi geliyor insana.

Peki son olarak yeni albümünüz var, nasıl gidiyor hazırlıklar?

Güzel gidiyor hazırlıklar. biz albümü geçen yıl çıkarttığımız için çok yeni buluyorlar. Bir albüm için 1 yıl çok kısa bir zaman. Klipte çekmedim. O sıralar gündemde çok karışmıştı. Sanatın etkilendiği bir yıl olmuştu.  Bu sene sanat camiası açısından rahat ettiğimiz bir yıl oldu.  Yeni bir şarkı yayınlamak istedim. Şarkı Küçük Emrah’ın seslendirdiği “Ayrılamam” şarkısı. Bu şarkıyı sanatsal yorumladım. Klibini de çektim. Şarkı başkasına yar olsun istemedim. ‘Ben yapacağım’ dedim. Bu şarkıyı yayınlayacağız bakalım ne olacağını bilmiyorum ama beğeneceğinizi düşünüyorum.