Erdoğan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: 

Dünya Sağlık Örgütü tarafından HIV/AIDS farkındalığını artırmak için 1988 yılında 1 Aralık Dünya AIDS Günü olarak kabul edilmiştir. İlk çıkışı 1960’lı yıllara ve ilk tanısı da 1980’li yılların başına dayanan HIV enfeksiyonu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir halk sağlığı ve toplumsal sorundur.  

Ülkemiz HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkla görüldüğü ülkeler arasında yer almakla birlikte, dünya genelinde düşme trendi gözlenmesine rağmen Türkiye, yeni vakaların “en hızlı arttığı” ülkelerden biridir. Ülkede son on yılda HIV vakalarında %465 artış olduğu tespit edildi. Üstelik yeni tanı alanların yüzde 49’u, 25-49 yaş aralığındaki genç insanlar. Bu veriler, bize HIV enfeksiyonunun yakın gelecekte de önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam edeceğini ve bu zamana kadar yaptıklarımızdan daha fazlasını yapmamız gerektiğini gösteriyor. Öncelikle, HIV “artık korkulacak bir enfeksiyon değil”.

Geçen yılllarda  21 binden fazla kişi ile yürütülen bir araştırma, katılımcıların yüzde 77.3’ünün HIV/AIDS ile ilgili “hiçbir bilgisi” olmadığını ortaya koydu. İnsan bilmediği şeyden korkar. HIV ile ilgili korkunun üretilmesinde sorun, bulaşma yollarının yanlış bilinmesinden kaynaklanıyor.

HIV, korunmasız (kondomsuz) cinsel ilişki, test yapılmamış kan, doku ve organ nakilleri, damar-içi ortak kullanılan şırıngalar ve kesici/delici alet yaralanmaları ile bulaşır. Bir başka bulaşma yolu da anneden-bebeğe aktarılmasıdır. Doğru tedavi ile bu bulaşma yüzde yüz engellenebilmektedir. Bulaşma yollarının çeşitliliğine bağlı olarak HIV enfeksiyonu tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.

•    HIV ile yaşayan insanlarla tokalaşmak, öpüşmek, kucaklaşmak veya onlara sarılmak; yani hiçbir sosyal temasla bulaşmaz.
•    HIV ile yaşayan insanlarla aynı okulda okumak,aynı iş yerinde çalışmak,aynı yerden yemek yemek,aynı havuzda /denizde yüzmek,aynı tuvaleti kullanmak; yani hava,su,gıda veya doğrudan temas yoluyla bulaşmaz.
•    Sinek veya böcek ısırması ile bulaşmaz.

HIV’den korkmaya gerek yoktur. Bugünkü tedavi seçenekleri, kişinin yaşama kalitesi etkilenmeden sağlıklı yaşamasını mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla bugün HIV ile yaşamak, diyabet veya hipertansiyon gibi bir kronik hastalık ile yaşamaktan farklı değildir. Elbette öncelik riskli davranışlardan kaçınmak, dolayısıyla korunmadır.  Erken başvuru tüm diğer hastalıklar gibi HIV/AIDS için de, hem erken tedavi başlanması ve hastalığın ilerlememesi, hem de bulaştırıcılığın önlenmesi açısından çok önemli. Şüpheli teması ya da şikayeti olanları tarama testlerini mutlaka yaptırmalılar. Pozitif sonuç durumunda hasta isimleri gizli kalmaktadır ve hasta mahremiyetine dikkat edilerek özel kodlamalarla sonuç takibi yapıyoruz. Unutmayınız ki, gerek test ve tanı hizmetleri, gerekse tedavi hizmetleri ülke genelinde yaygındır. Biz de Özel Gürlife hastanesi olarak bu grup hastaların takibini özen ve hassasiyetle yapmaktayız.

Bilmek, korkularımızla baş etmeyi sağlar….