Duygu durumunu doğrudan etkileyen, mutluluk hormonu olarak bilinen dopaminin vücudumuz üzerindeki etkileri sadece duygu dünyamız ile sınırlı değil. Çünkü dopamin eksikliği ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artan ve ne yazık ki henüz tedavisi bulunmayan Parkinson hastalığının da nedeni olarak gösteriliyor. Ellerde titreme, hareketlerde ve konuşmada yavaşlama, uyku bozukluğu, depresyon ve anksiyete gibi farklı belirtilerle ortaya çıkan Parkinson hastalığında en önemli kazanım ise erken tanı. Parkinson’un ilk belirtileri ortaya çıkar çıkmaz harekete geçilmesi, doğru tedavi ve takibin sağlanması ile çoğu hastanın uzun yıllar normal bir yaşam sürebildiğine dikkat çeken Acıbadem Eskişehir Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ümit Gedikoğlu Kurtar, “Parkinson görülme sıklığı her 100 bin kişide 300 olarak karşımıza çıkıyor. Ancak yaş ilerledikçe risk de artıyor. Öyle ki 60 yaşından sonra görülme sıklığı yüzde 1’e kadar yükselen Parkinson’un önümüzdeki yıllarda daha çok görüleceği düşünülüyor. Bu nedenle belirtileri dikkate almak büyük önem taşıyor” diye konuştu.

11 Nisan Dünya Parkinson Günü’nde hastalıkla ilgili farkındalık oluşturulmasının amaçlandığını belirten Dr. Ümit Gedikoğlu Kurtar, “Parkinson, beyinde dopamin adlı nörokimyasal maddenin kaybıyla ortaya çıkan ve ilerleyen bir beyin hastalığı olarak tanımlanıyor. Dopaminin beyinde “bazal ganglia” denilen bölgelerde olan vücut hareketlerini kontrol eden, diğer beyin bölgeleri arasında mesajlar ileten bir kimyasal. Dopamin, insanların akıcı ve birbiri ile uyumlu hareketler yapmalarını sağlar. Bu kimyasalı üreten hücrelerin çok büyük bir kısmı kayba uğradığında yeterli miktarda dopamin üretilemez ve Parkinson hastalığının motor belirtileri ortaya çıkar ”dedi.

Hastalığın en önemli belirtisinin ise koku kaybı olduğunu Parkinson hastalarının yüzde 80-90 kadarında koku bozukluğu görüldüğünü söyleyen Dr. Ümit Gedikoğlu Kurtar, “Özellikle erken dönemde oluşan bu koku bozukluğu; koku algılama, koku ayırt etme ve tanımlamayı da etkiliyor. Koku duyusu kaybı veya azalması hastalığın diğer belirtilerinden yıllarca önce başlıyor” diye anlattı.

“Hareketler de yavaşlıyor”

Hastalığın diğer belirtilerinden ve Parkinson’un “motor ve motor olmayan” başlıkları ile ele alınan semptomlarla ortaya çıktığını anlatan Dr. Ümit Gedikoğlu Kurtar, belirtiler konusunda şu açıklamada bulundu:

“Motor semptomlar, daha çok vücut hareketlerinde kendini gösteriyor. El titremesi, başparmağın kontrolsüz hareket etmesi, çene ve dudakta oluşan titremeler, bazen bacak kaslarında olan seğirmeler görülüyor. Parkinson hastalığındaki titreme eller istirahat halindeyken olur. Stresli ve heyecanlıyken olan, kahve ya da ilaç tüketimi sonrası gelişen ya da esansiyel tremor denilen ailevi geçişli titreme hastalığı ile görülen durumdan ayırt etmek gerekir. Parkinsonlu hastaların hareketleri yavaşlar. Bradikinezi diye anılan bu durumda hasta harekete başlama ve hareketi devam ettirmede zorlanır. Kısa adımlarla yürürler ve kaslarda sertleşme nedeniyle vücut ağrıları oluşur. Ayrıca konuşma hızında ve ses tonunda yavaşlama, mimiklerde azalma, konuşmanın monotonlaşması ile el yazısının aniden küçülmesi ya da düzensiz hale gelmesi gibi belirtiler de Parkinson’u işaret eder.”

“Uyku bozukluğu ve depresyon da belirti”

Hastalığın motor olmayan semptomları ise “uyku bozuklukları, kabızlık, koku duyusunun kaybı, depresyon, cinsel işlev bozukluğu ve anksiyete” olarak sıralanıyor. Ancak Dr. Ümit Gedikoğlu Kurtar, hastalığının her hastada farklı belirtilerle ortaya çıkabileceğine dikkat çekerek “Parkinson deyince akla titreme geliyor. Oysa hastaların yüzde 15’inde hayatları boyunca titreme yaşanmıyor. Bu nedenle titreme görülen kişilerin erken tanı daha yüksek” dedi.

“Yan etki nedeniyle ilacı bırakmak yanlış”

Hastalığı net bir biçimde tanımlamak için özel bir test olmadığını kaydeden Dr. Ümit Gedikoğlu Kurtar, sözlerini şöyle tamamladı:

“Parkinson teşhisi, benzer semptomlara sahip diğer hastalıklara elendiği veya hasta Parkinson ilaçlarına yanıt verdiği zaman konulur. Parkinson hastalığında tedavi yöntemleri hastalığın mevcut bulguları, yaşam kalitesi üzerinde etkili olabilir. Parkinson ilerleyici bir hastalıktır ve dolayısıyla zaman ilerledikçe semptomlar kötüleşebilir. Doğru tedavi ve takip sayesinde, çoğu hasta normal hayatını uzun yıllar boyunca sürdürebilir. Bu nedenle, hastalığın, ilk belirtileri ve semptomları saptanır saptanmaz tıbbi görüş almak önemlidir; böylece tedavi seçeneklerini en iyi şekilde değerlendirmek mümkün olur. Erken tedavi ile hastalığın gidişatını yavaşlatmak mümkün hale gelir. Tedavi sırasında kullanılan ilaçların oluşabilecek yan etkilerini belirleyip ortadan kaldırmak önemlidir. Fakat her ne olursa olsun ilacın yan etkisi görüldü diye ilacı bırakmak yanlıştır, çünkü hastalık belirtileri tekrar ortaya çıkar.”