Mert Eke’nin açıklaması şu şekilde; “Devlet, toplum hayatındaki adalet ihtiyacından dolayı ortaya çıkmıştır. Devletin en temel fonksiyonu adaleti sağlamaktır. İnsanlar arasındaki ilişkilerde hak ve hukuku korumak devletin görevi olduğu gibi, kendi vatandaşlarına hukuk kurallarıyla muamele etmek de devletin görevidir. Toplumda nizamın sağlanması, insanların mutlu ve güvenle yaşaması ve hatta ekonominin düzgün işlemesi bile hukukun üstünlüğünün sağlanmasına bağlıdır.

 Tarih sahnesini incelediğimizde adaleti, hukuku her şeyin üstünde tutan toplumların gelişerek bir medeniyete dönüştüğünü görüyoruz. Sümerlilerin, Babillilerin, Hititlilerin , Romalıların, Osmanlıların küçük bir topluluktan büyük bir medeniyete dönüşmesinin sırrı bu toplumlarda var olan ' hukukun üstünlüğü' kavramıdır. Hukukun üstünlüğü demek kanunların herkesin ve her şeyin üstünde olması ve devlet başkanı dahil herkesin bu kanunlara riayet etmesi demektir. Toplumun kişisel hırs ve ihtiraslarla değil üzerinde iyice düşünülmüş yazılı kanunlarla yönetilmesi demektir. Aslında hukuku üstün tutarak ilerlemiş toplumları incelemek için milattan öncesine gitmeye de gerek yoktur. Günümüzde ABD, Japonya ve Batı Avrupa ülkelerini incelediğimizde , bu ülkelerin hukukun üstünlüğü ve bağımsızlığı ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalarak bu günlere geldiklerini görmek zor değil. Bunlara ilaveten tüm insanlığın hayatını kolaylaştıracak devrim yaratan icatların da hukuk sistemi gelişmiş ülkelerden çıkması tesadüf değildir. Sümerlilerin yazıyı bulması, sanayi devriminin ve teknolojik gelişmelerin Batı Avrupa'da başlaması, internetin ABD'de ortaya çıkması bunun en güzel örnekleridir. Tüm bunlara baktığımızda ülkemizin neden batı toplumlarının gerisinde kaldığını daha net anlayabiliriz.

 Günümüz Türkiye'sindeki adalet sistemini incelediğimizde ise kanunların emrinde olması gereken hakim ve savcıların bir siyasi partinin emrinde olduğunu görmekteyiz. Yargılamaların, tutuklamaların ve beraatlerin 'hukukun üstünlüğü' ilkesine göre değil , bir siyasi partinin çıkar ve hedeflerine göre yapıldığını endişeyle izliyoruz. Bu ülkemiz için, geleceğimiz için en büyük tehlikedir. Bu durum ilerlemenin , zenginleşmenin, refahın önündeki en büyük engeldir. Toplum hayatının bir nizam ve huzur içinde akması adaletin varlığına bağlıdır. İnsanlar belki sefalet ve fakirlik içinde bile isyan etmeden yaşayabilir ama adaletsiz bırakılan bir toplumda isyan ve kargaşa kaçınılmazdır.”