Zor zamanlardan geçiyoruz. Ülkemiz yaşanan doğal afetlerle harabeye döndü. Milletçe derin acılarla bitab düştük. En zoru ve en acısı da bilim insanlarımızın tüm uyarılarına rağmen hiçbir tedbir almayışımız. Binlerce can ve milyarlarca mal kayıplarımızın olduğu bu afetlerde tek bir Allah’ın kulunun vicdani, ahlaki ve hukuki olarak kendini sorumlu tutmaması; yaşanan kayıplarımızı ruhumuzda tedavisi mümkün olmayan travmaya dönüştürüyor. 

Bu durumda sessizliğimizin sesini duyacak bir yönetime ihtiyacımız olduğu muhakkak. Yaşamakta olduğumuz büyük yıkımın bedenimiz ve psikolojimiz üzerindeki olumsuz etkisini rehabilite edecek hünerli, liyakatli şahsiyetlere ihtiyacımız olduğu ortada. Algı operasyonlarının etkisinden kurtulup bu hakikati kavradığımızda çare ve çözümün yine bizde olduğunu fark edeceğiz. Yapmamız gereken üzerimize serpilen gaflet uykusundan silkinip uyanmak. Kendimize gelmek ve aklımızla alay edenlere bir “Dur!” demek. Bu basireti gösterdiğimiz takdirde acılarımız hafifleyecek, yaralarımıza merhem olunacak, dertlerimize deva bulunacaktır. Bunun için iyi yetişmiş, deneyimli ve liyakatli insan gücümüz mevcuttur. Yapmamız gereken, onlara görev ve yetki vermektir. O zaman her şeyin daha güzel olacağına büyük bir mutlulukla şahit olacak ve doğru tercih yapmış olmanın huzurunu yaşayacağız.

Unutmamamız gereken, gecenin en karanlık zamanı tan yerinin ağarmaya başlamasına en yakın andır. Taze umutlar, yeni beklentiler günün ağarmasıyla birlikte kendini gösterecektir. Beklenen güneşin ufukta doğması çok yakındır. 20 Yılı aşkın bir süredir yaşadıklarımız yeterince tecrübe kazanmamızı sağladı. Yaşadıklarımız, bize vaat edilenlerin tam zıttı hak etmediklerimizdi. Bu süreç, bir dervişin  Çilehanesine kapanan müridin olgunluğuna erdirdi bizi. “Hamdık, piştik Elhamdülillah” Artık edindiğimiz tecrübeleri hayata geçirme zamanıdır.

Şunu çok iyi biliyoruz ki, “İyi kararlar tecrübe sayesinde alınır. Tecrübe ise kötü kararlar sayesinde kazanılır.” Bizim yaşadığımız acıları, sıkıntıları yaşamayanların ve hissetmeyenlerin bizi anlaması mümkün değildir. Bunun bilincinde olarak, bundan böyle yarınlarımızla ilgili doğru kararlarla doğru tercihler yapacağız. Yalana, talana, vurguna, soyguna; liyakatsizliğe, adam kayırmacılığa; hukuksuzluğa ve adaletsizliğe tahammülümüz kalmadı artık; bıçak kemiğe dayandı. “Yeter artık, söz milletin!” deme zamanı gelmiştir.Taze umutlarla geleceğe seyahatin zamanı gelmiştir, aman geç kalmayalım!