Cumhurbaşkanlığı seçiminin yakınlaştığı bu günlerde, özellikle ve doğal olarak, olası adaylar üzerinden Türkçülük değerlendirilmeleri yapılmaktadır. Atatürk'ün " Yüce  ulusuma önerim  odur ki, içinde yetiştirerek başının üzerine kadar çıkaracağı yöneticilerinin kanlarında ve vicdanlarındaki gerçek özü çözümlemekten bir an için özveride bulunmasınlar." sözü değerlendirmelerin ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır. Binlerce yıllık kutlu Türk tarihinde bu uyarının haklılığını kanıtlayan örnekler çoktur. 

19'uncu yüzyılda yeniden başlatılan Türkçülük düşüncesi Yusuf Akçura'nın 1904 yılında Mısır'da çıkan " Türk" gazetesinde yayınladığı " Üç Tarz-ı Siyaset" adlı çözümlemesinde yönetim yöntemi olarak "Osmanlıcılık" ve "İslamcılık" savlarına karşıt olarak "Türkçülüğü" siyasi Türkçülük olarak önermiş, bu saptaması Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ana düşüncesini oluşturmuştur. 

Türkçülük düşüncesinin önderlerinden olan Ziya Gökalp, "Atalarım Türk olmayan bir bölgeden gelmiş olsa bile özümü Türk sayarım. Çünkü kişinin milliyetini belirleyen ırk kökü değil kültürü ve duygularıdır." sözleriyle Türkçülük anlayışını duyurmuş, şu şiiriyle de bunu desteklemiştir:

Türklük, hem mefkurem hem de kanımdır

Sırtımdan alınmaz çünkü kürk değil

Türklük hadimine 'Türk değil' diyen

Soyca Türk olsa da 'piçtir' Türk değil! 

Gökalp, Cumhuriyet'in kuruluşunda Türkçülüğün siyasi programını uyguladığı için CHP'nin desteklenmesi gerektiğini de yazmıştır. 

Türkçülüğün bayraktarı olan H. Nihâl ATSIZ, "Türkçülük, büyük Türkeli'nde Türk uruğunun kayıtsız koşulsuz egemenliği ve bağımsızlığı ile Türklüğün her yönden tüm uluslardan ileri ve üstün olması ülküsüdür." tanımını yapar ve Atatürk için "Türk tarihi son yıllarda öksüz ve yoksul iken bir Türk bilgesine kavuştu ve onu ölmez bir başeser olarak sinesine aldı. Türk'ün tunç istencini temsil eden bir bilge doğdu." demiştir. 

" Bizim ulusçuluğumuz, gerek bağımsız gerek başka devletlerin yurttaşı olarak yaşayan tüm Türkleri hangi dinden olurlarsa olsunlar derin bir kardeşlik duygusu ile candan sevmek, onların gönenç ve gelişmelerini candan dilemektir. Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk Dili ile konuşan, Türk ekini ile yetişen, Türk ülküsünü benimseyen her kişi, hangi dinden olursa olsun Türk'tür." Bu açıklama Cumhuriyet'in ilk yıllarında Liselerde okutulmak üzere hazırlanmış 4 ciltlik Tarih kitabının 4ncü cildinin 182nci sayfasında yapılmıştır. Bu açıklama ile Atatürk'ün 29 Ekim 1923'deki söylevindeki " Sovyetler Birliği'ndeki dili bir, tarihi bir, özü bir kardeşlerimize dikkat çekerek 'olayların böldüğü tarihimiz içinde birleşmeliyiz. Onların bize gelmesini bekleyemeyiz, bizim onlarla yakınlaşmamız gerekir.' " düşüncesi Cumhuriyet'in ve CHP'nin Türkçülük ilkesini anlamak için yeterlidir. 

Atatürk'ün; " Benim hayatta yegane fahrim, servetim Türklük'ten başka birşey değildir." ve "Ne Mutlu Türk'üm diyene!" sözleri Türkçülük değil midir?
Son olarak belirtmeliyim ki; Umarım Türkçüler, Türk Milliyetçileri yılların kalıplaşmış Arapça "reis"inin büyüsüne kapılarak Türklük yağılarını yeğlemezler.