Hakkari'de 2015 yılında PKK'lı teröristlerle girilen çatışmada şehit olan özel harekat polisi Mustafa Yavaş'ın anısına silah arkadaşının üniversite öğrencisi oğlu tarafından kaleme alınan şiir, okuyanları duygulandırıyor.

Babası da özel harekat polisi olan üniversite öğrencisi Alperen Köse, 42 yaşında şehit düşen polis memuru Mustafa Yavaş'ın operasyona gidişi ve sonrasını içeren 6 mısralık bir şiir yazdı.

Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü 1. sınıf öğrencisi Alperen Köse'nin Eskişehir Huzur Sevenler ve Destekleyenler Derneği'nin Valilik iş birliğiyle başlattığı "Eski Şehrin Dirileri" adlı proje kapsamında hakkında kısa film de yapılan şehit Mustafa Yavaş için yazdığı şiiri okuyanlar duygusal anlar yaşıyor.

Köse, muhabirimize yaptığı açıklamada, babasının silah arkadaşı Mustafa Yavaş'ın 10 Kasım 2015'te Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde Şemdinli yolu güzergahında terör örgütü PKK üyelerinin düzenlediği silahlı saldırı sonucu ağır yaralandığını ve tedavi gördüğü Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesinde 1 Aralık 2015'te şehit olduğunu anımsattı.

Babasının silah arkadaşı şehit Yavaş'ı tanıyan kişileri dinleyip, operasyon günü ile sonrası hakkında birçok bilgiyi edindikten sonra bu şiiri yazmaya karar verdiğini anlatan Köse, "Babam da 'Rahmetli Mustafa Yavaş'ın ölüm yıl dönümünde onu anlatan bir şiir olsa ne güzel olur.' deyince bu şiiri yazmaya başladım." dedi.

Mustafa Yavaş'ın operasyon gününden başlayıp, şehadete ulaştığı güne kadar olan anları mısralara yansıttığını anlatan Köse, "Yaklaşık 1 hafta içinde 6 mısradan oluşan şiirim Özel Harekat Şubesinde görevli polis büyüklerimin yanı sıra şehit ağabeyimin ailesi tarafından da beğenildi. Ben de babam gibi Özel Harekat polisi olmak istedim ancak nasip olmadı. Evimizde sürekli ismini duyduğum ancak kendisini tanıma şansı bulamadığım şehidimiz için bu şiiri yazmak zor olsa da gelen olumlu tepkiler beni mutlu etti." diye konuştu.

- "Mustafam" şiiri

Bir kara kışın yağmurlu soğuğu vuruyordu sokaklara/Kara bulutlar hüngür hüngür ağlıyordu gözü yaşlı/Yaradanın firdevsine giden yol olmuş bir cadde düşün ki/Bu yola baş koymuş vatan sevdalısı mücahitim/Bugün senin nur cemalin geçecek o yoldan/Her namaz vakti kıbleye çöken dizlerin çökecek kara toprağa/Yürekleri, dağlara sığmaz 11 yiğidin seçkin Mustafası/Kalk ayağa Mustafam, sevenlerine ver müjdeli haberi/Şehadet günüdür bugün/Peygamberimizin nur yüzünü görme günüdür bugün/Hakka yürüme günüdür bugün.

O günün sabahında konvoyda bir mehmetçik vuruldu/Mermilerin sağanak sağanak yağdığı yerde/Avuçlarındaki ana kuzusuna şehadeti öğretirken/Kelime-i tevhidler dökülüyordu ağzından Firdevsin yollarına/Şehid olana kadar ayrılmadı başından Mustafam

Ölen askerimin kanı vardı ellerinde/Bedelini ödetecekti soysuz hainlere/İntikam vardı masum bakan gözlerinde/Gidip hesap soracaklardı can dostlarıyla beraber

Bir pusuya kurban gideceğini nerden bilsin Mustafam/Dayanamadı Bulutlarlar, yağmuru kara çevirmişti/Öyle bir kar ki ölüm sessizliği kağan için savruluyordu etraflarına/Gelmişti işte o an, beyaz kuşlar havalandı sonsuzluğa doğru/Bir ıslık sesi yankılandı hak yolunda/Çatışmanın mahşer olduğu yerde bir mustafa direnecekti.

Tek bir mermi süzüldü gökte mustafama doğru/Eşsiz bir can acısı, yaşadıkları geldi gözünün önüne/İlk mutluluğu,ilk hüznü, ailesi, geride bıraktıkları ve daha niceleri/Silahını koymuştu yere, çökmüştü abdestli dizleri üstüne, uzanmıştı kabeye/Şarapnel parçaları fırlatan mezvilerden/Bizi bırakma dercesine acılarla harmanlanmış bir nida yankılandı şehirde Mustafam!/Konuşmak istesede delicesine, varmadı diline "Sizi bırakmam." demek/Güçlüydü benim Mustafam, devrilmezdi 3 çocuğu uğruna

Yaşama tutunmaya dualı elleriyle çalışıyordu/Kalkanlı bir alp çekti onu cennet bahçesine/Mustafamın yüzünde gülümser bir bakış vardı/Gitmeden önce mehmetçikle beraber seslenmişti rabbine/O yüzden gönlü rahattı/Güzel kokulu bir rüyaya dalmıştı mermi kovanları arasında/Beyazlar içinde bir adam yaklaşmıştı yanına, yemyeşil bahçeler içinde/Kulaklarında yankılandı bir o kadar heybetli, bir o kadarda şefkatli bir ses.

"Daha değil yiğidim, şimdi değil"/Soğuk hastane mermelerinde kağanların umutları, ümitleri vardı avuçlarında/Aç kara gözlerini Mustafam, sevenlerin için aç bak şu aslanlara/Senin için yalvarıyorlar yaradana/Başında ölüm nöbetleri tutuyorlar/Sana Mustafam bütün bu yakarışlar/Bu gözyaşları sana bu feryatlar sana

Kalbinde Vatan sevdası, yüreğinde allah aşkı ile iç/Yudumla şehadet şerbetini Mustafam, vakit tamamdı/Duyuyorsun değil mi ağlamaklı kuran seslerini?/Bugün senin günün. Bütün camilerdeki selalar sana/Bu kıyamet kalabalığı senin için, seni omuzlarımızda gururla taşımak için/Seni en güzel şekilde uğurlamaya geldik Mustafam/Görüyorsun kağanlarını biliyorum/Üzerine gül kokulu topraklar atarak yolcu ediyorlar/Sen sonsuz bir yolculuğa çıkarken/Son bir not bırakmıştın yüreğinde ki Ayşene

Ayşem, ben gidiyorum diye üzülmeyesin sakın/Merak etme orda tekrar orduya gireceğim, üstümde beyaz kıyafetim, yeşil sarığım, bembeyaz heybetli bir at üstünde islamın sancağını tutuyor olacağım/Sana 3 evlat bırakıyorum. Canımdan çok sevdiğim evlatlarımıza iyi bak/Mermi izlerimi silerken ağlama sakın. Şehit mührüdür o/Gülüm, torunlarımıza anlat dedeniz koca yürekli bir kahramandı, atası gibi oda can verdi bu devlet için diye/Beni hatırlayıp sahip çıkın sizin için size bıraktığım bu vatan toprağına/Eğer duyarsan güzel kokular benim kokumdur, bil ki sevdalandığın yiğidin şehit kokusudur o.