Belde, tarih boyunca 226 metre yükseklikte yer alan, ışıklı parıltısıyla göz alan, volkanik bir tepe üzerinde yükselen heybetli bir kaleydi. Bu kale, aşağı, orta ve yukarı olmak üzere üç kat surla korunmuştu, böylece savunma kapasitesi büyütülmüştü. Hâlâ ayakta olan bu kale, yüzyıllar boyunca sayısız medeniyeti ağırlamış ve değişimlerine tanıklık etmiştir.

Farklı medeniyetler ve dönemlerde, Afyonkarahisar, çeşitli isimlerle anılmıştır. Tarihi yolculuğun ilk duraklarından biri Hititler zamanıdır. Hititler, bu muhteşem şehir için "HAPANUVA" ismini kullanmıştır. Gelecek dönemlerde ise Romalılar ve Bizanslılar bu yerleşke için "AKROİNON" ismini seçmişler, Selçuklular, Anadolu beylikleri ve Osmanlılar ise "KARAHİSAR-I DEVLE" ve "KARAHİSAR-I SAHİP" isimlerini tercih etmişlerdir.

Afyonkarahisar'ın en önemli geçim kaynaklarından biri M.Ö. II.yüzyıldan beri haşhaş bitkisidir. Bitkiden elde edilen özsuyun Latince adı olan "OPIUM" kelimesi, zamanla halk dilinde "Afyon" haline gelmiştir ve böylece yerleşim biriminin ismi "Afyon" olmuştur.

Tarih ilerledikçe, bu eski ve yeni isimler birleştirilmiş ve bugünkü adı olan "Afyonkarahisar" doğmuştur. Bu adın ilk kez 17. yüzyıla tarihlenen mahkeme kayıtlarında geçmesi ilginç bir detaydır.

Bölge, tarih boyunca Frigya Kültürü ile öne çıkmıştır. Özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde, bölgenin şifalı sıcak su kaynakları nedeniyle "FRİGYA SALUTARİS" (Şifalı Frigya) adıyla anılmıştır. İşte bu mirasın üstüne inşa edilen ve her köşesinde Frigya'nın muhteşem kültür ve doğal mirasını yansıtan Afyonkarahisar, tarihin ve kültürün yoğun bir karışımıdır. Tarihi ve kültürel zenginliği ile dikkat çeken Afyonkarahisar, geçmişin gizemini ve güzelliğini, hala göz kamaştırıcı bir şekilde sürdürüyor.