Gölbaşı Belediyesor için kağıt üzerinde "kolay" bir rakip dememin sebebi aslında tam da bu tanıma uyuyor olmasıydı. Kadro ve oyun olarak Gölbaşı Belediyespor Ankara temsilcileri arasında en zayıf ekip gibi görünüyor. Fakat işler her zaman kağıt üzerindeki gibi olmuyor. Bu durum futbolda klişe haline geldi ancak; bazı kesimler ve taraftalar kağıt üzerinden konuşmaya ısrarla devam ediyor.

Lafı buraya getirmemin sebebi de Eskişehirspor’un Bölgesel Amatör Lig 6. Grup 6. haftada, evinde oynayacağı Gölbaşı Belediyespor maçı öncesi kamuoyunda yükselen “Bu maç rahat kazanılır!” sesleri. Evet, günün sonunda Eskişehirspor Gölbaşı Belediyespor’u çok da zorlanmadan yendi ama maç içinde takımın belirli sıkıntılar yaşadığı da bir gerçek. Bu yüzden futbolda peşinen konuşmamak gerekiyor. Yine, farklı bir kesim de kazanılan maç sonrasında takımı ağır şekilde eleştirmeye devam ediyor. Nasıl kolay maç diyenler büyük yanlış yapıyorsa maçtan sonra at gözlüğü ile takımı eleştirmek de o derece yanlış. Hep dediğim bir şey var. Eleştiri olmalı ve hep olacak ama makul eleştiri, mantıklı eleştiri yapmak lazım. Eskişehirspor için evinde Gölbaşı Belediyespor’u yenmek ve kazaya uğramadan haftayı tamamlamak önemliydi. Özellikle de Kaynaşlı’da puan kaybedip döndükten sonra bu hafta yaşanacak bir puan kaybı bırakın takımı komple şehri karıştırırdı.

Böyle bir atmosferde çıkılan ve çantada keklik görülen Gölbaşı Belediyespor maçının teknik heyet ve futbolcular üzerinde nasıl bir baskı yaratacağını düşünmek ve empati kurmak gerek. Bence oldukça zorlu bir atmosferde, çok soğuk havada, tek gayesi kapanmak ve geriye yaslanmak olan bir takıma karşı kazanmak ve 3 puan almak son derece kıymetli. Polatlı’nın kazandığı haftada zirveden bir basamak bile geriye düşmek mental anlamda bizi geriye götürebilirdi. Buna karşın vasat oyuna rağmen çok zorlanmadan Gölbaşı’nı yenmek haftanın Eskişehirspor için harika noktalanmasını sağladı. En azından ben böyle düşünüyorum.

Artık haftalardır üzerine bastığım birçok konuya girmeyeceğim ve lafı fazla uzatmayacağım. Eskişehirspor’un haftaya Kırşehir deplasmanında kazanacağını düşünüyorum ve bir 3 puan daha alarak yeniden rahat bir nefes alacağına da eminim. Yalnızca Gölbaşı maçındaki oyun  ile ilgili taktik ve teknik anlamda olumlu/olumsuz görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Taktik konular içerisinde ise geçmişte bahsettiğim meselelere vurgu yapmaktan geri durmayacağım elbette.

Artık “tempo” konusuna girmeyeceğim demiştim ama Eskişehirspor’un daha yüksek tempoda futbol oynaması gerektiğini, Es Es istenen tempoya gelene kadar vurgulayacağım. Bu takım özellikle deplasmanda kapanan ve önde basan takımlara karşı tempo yapmazsa çok zorlanır. Bunun için koşan ve mücadele eden oyuncu sayısı artmalı ya da 11’deki mevcut oyuncular yeterli eforu ortaya koymalı. Yine bloklar arası geçiş ve geriden oyun kurma meselelerinin de gelişmesi gerekiyor ki tempo artsın. Ligin tartışmasız en kaliteli takımı olan Eskişehirspor’a ne yalan söyleyeyim bu tempo yakışmıyor. Takım beni yanıltmaya da devam ediyor. Sezon başında tempo sorununun lig ilerledikçe çözüleceğini düşündüğümü söylesem de bu konuda gözle görülür bir değişim maalesef yok.

İbrahim Baş hoca ısrarla üzerine bastığım bir başka konu olan 3’lü orta saha tandemine nihayet bu maçta çıkardığı 11 ile döndü. Bir 6 ve iki 8’li sistemde neden ısrarcı olduğumu Kerem ve özellikle ikinci yarıdaki Serdar’ın performansını izleyenler hemen anlayacaktır. Ayrıca Sezer’in gol atması da bu şablonun eseri. Peki, Es Es bu sisteme rağmen neden tempo ve yaratıcılık sorunu çekti derseniz ben de size 11’de başlayan iki 8 numaranın oyuna müdahil olamamasından cevabını vereceğim. Serdar orta sahada ön tarafta kreatiflik yaratma adına hem sınırlı yeteneklere sahip, hem de temposu yeterli olmayan bir oyuncu. Serdar 8 veya 6’da toparlayıcı rolü üstlenince biraz da rakip oyundan düşünce ikinci yarıda etkili oldu ama ilk yarıda vasatı aşamadı. Sezer yerine hocanın bu haftaki tercihi Doğukan ise ikili 8’de maalesef hiçbir şey üretemedi. Sol kenarda Barış atakları yönlendirse de onun da bindirme ve tempo konusundaki net problemleri kapanan Gölbaşı karşısında kilidi açamamamıza neden oldu. İlk yarının sonunda neyse ki Sergen’in şık golü geldi ve Gölbaşı’nın gardı soyunma odasına girerken düştü.

Gölbaşı geriye düşünce ve ikinci yarının başında Sezer orta alan üçlüsüne dahil olunca Es Es çok daha iyi oynadı. Ercan gol yapamasa da bu hafta bence sahanın en iyisiydi. Onun gibi santraforlara sahip olmak büyük lüks. Geçen hafta kendisine yaptığım ön alanda basmıyor eleştirisine de bu hafta net bir cevap verdi ve inanılmaz efor koydu. Barış ağır olmasına karşın ne denli büyük bir yetenek olduğunu bir kez daha gösterdi. Haftalardır Barış’ın kanadında inanılmaz bir efor ve mücadele koyan Hayrettin de Eskişehirspor’da değeri bilinmesi gereken bir oyuncu. Yine, Kerem Eryılmaz’ın orta alanda nasıl fark yarattığını da seyrettik. Tüm bunlara karşın Eskişehirspor olgun bir oyun oynamadı kabul. Ancak bence kritik bir haftada maçı kazacak ve sonuca gidecek kadar bir oyun ortaya koymak çok önemliydi. Tabiri caizse kötüyken de kazanmak kalitenin işaretidir. Sezon içinde form tarafında inişler çıkışlar olacaktır. Önemli olan her hafta 3 puanı cebe koymak.

Eskişehirspor’un 3 puan alarak 6 maçta 16 puan yapması ve zirvede Polatlı’nın ortağı olarak kalması beni mutlu etti. Çok daha iyi oyunlar ile kazandığımız nice 3 puanlara diyorum ve “Yolun sonu şampiyonluk olsun!” diyerek bu hafta da sizlere veda ediyorum.

Herkese Eskişehirspor ile dolu bir hafta diliyorum. Saygılar, sevgiler.