Ereğli, İç Anadolu ile Çukurova arasında önemli bir geçit bölgesi konumunda olup, tarih boyunca pek çok devletin egemenliğine tanıklık etmiştir. Bu stratejik konumu sayesinde birçok önemli savaşa ev sahipliği yapmış ve sıklıkla geçit güzergâhı olarak kullanılmıştır.

Anadolu'daki tarih, M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarında kurulan birçok şehir devleti ile şekillenmiştir. Ereğli, bu döneme dahil olan ve Hititler tarafından kurulan Tuvana Krallığı (Tyana-Heraklia) 1200-742 yılları arasında egemen olmuştur. Bu krallığın simgesi olan ve Kral Warpalavas'a ait İvriz Köyü (Aydınkent) kaya kabartması günümüze kadar gelebilmiştir. Tuvana Krallığı'nın yıkılmasının ardından Asurlular, Ereğli'nin egemenliğini eline almış ve böylelikle Ereğli pek çok savaşı barındırmıştır. M.Ö. 64 yılında Ereğli, kalan Anadolu ile birlikte Romalılara geçmiş ve 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma (Bizanslılar) İmparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır.

Arapların Doğu Roma İmparatoru Heraklius'u Yermük savaşında yenilgiye uğratması sonucunda, Adana ve Tarsus'tan Toroslara kadar ilerleyen Hz. Ömer, Bizans akınlarına karşı İç Anadolu'da gerçekleştirilen akınlar sırasında, Ereğli gelirlerinin Beytül Mal'a gönderilmesine dair anlaşmayı kabul ettirmiştir. Ancak Ereğli, Abbasi Devletinin zayıflamasıyla tekrar Bizans hâkimiyetine geçmiştir. Bizanslılar, Ereğli'yi stratejik bir üst olarak kullanmışlardır.

Malazgirt Savaşı'ndan altı yıl sonra (1077), Ereğli, Kutalmışoğlu Süleyman Şah zamanında Anadolu Selçukluları'na geçmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey, 1276 yılında Konya'yı ele geçirip, Karamanoğulları Beyliği'nin başkenti yapmış ve Ereğli bu Beyliğe dahil edilmiştir.

Osmanlı'nın ilgisi Ereğli'ye 1398 yılında geldi ve bu tarihle Ereğli, Osmanlı topraklarına katıldı. Ancak, sonraki dönemlerde Karamanoğulları ile Osmanoğulları arasında el değiştiren Ereğli, 1457 yılından itibaren kesintisiz olarak Osmanlı yönetimine dahil oldu. Osmanlılar zamanında Ereğli'de birçok vakıf, cami, kervansaray ve türbe yapılmıştır. Ulu Cami, Rüstem Paşa Kervansarayı ve Şifa Hamamı bunlardan sadece bazılarıdır ve bugün hala kullanılmaktadır.

Ereğli, Milli Mücadele döneminde de önemli bir konumda oldu. Fransızlar, Adana ve çevresini işgal ettikten sonra Akdeniz'i Anadolu'ya bağlayan yol üzerinde bulunan Ereğli'yi işgal etmeyi planlamışlar, ancak bu plan Ereğli postanesinde ele geçirilen bir mektup sayesinde ortaya çıkmıştır. Bu aşamada, Niğde'deki 126 Alay Komutanı Albay Rüştü Bey, Ereğli'de Kuva-i Milliye'yi kurmuş ve Ereğli'ye işgale gelen Fransız Yüzbaşısı ve askerlerine bu fırsatı vermemiştir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Ereğli, Konya iline bağlı bir ilçe olarak örgütlenmiştir. Bu ilginç tarih yolculuğu, Ereğli'nin tarih boyunca niçin bu kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Ereğli adı nereden geliyor?

Ereğli isminin kökeni ilginç bir öyküye dayanır. Bu bir zamanların Bizans İmparatoru Herakliyüs'a dayanır. İmparatorun adı, Yunan mitolojisinin kahramanlarından biri olan yarı tanrı Herakles'ten gelmektedir. Yıllar boyunca, bu ad, "Herakliyüs" Türkçenin ses yapısına uydurulduğunda, Herakle'nin İrakle'ye, Eregle'ye, ardından Eregli'ye ve son olarak Eregliyye ve Ereğli'ye dönüştüğünü görmekteyiz.

Bu dönüşümün yanı sıra, Evliya Çelebi'nin Seyahatname eserinde ise Alaattin Keykubat'ın ilginç bir hikâyesi anlatılır. Keykubat, Ereğli'den bir sefer dönüşü geçerken, şu anda Akhüyük köyünde bulunan ve "Peygamber Pınarı" olarak bilinen bir çamurluktan geçer. Anlatıldığına göre, bu çamur, yaralı askerlerin yaralarına şifa vermiştir. Bu benzersiz özelliği nedeniyle, Alaattin Keykubat buraya "Erkili" demiştir, ki bu da zamanla "Ereğli"ye evrildiği düşünülür.

Bu iki farklı öykü, Ereğli'nin isim kökenini oluşturur. Her ne kadar farklı zamanlarda ve farklı kişiler tarafından konulmuş olsa da, Ereğli'nin adı, tarih boyunca özgün bir hikâye taşır. Bu öykü, hem Ereğli'nin tarihini hem de isminin evrimini yansıtır. İsimlerin de tıpkı tarihinin kendisi gibi evrim geçirdiğini ve her ismin bir hikâyesinin olduğunu bize hatırlatır.