ASLI KARKAZAN : Öncelikle depremin ilk gününden bu yana bütün belediyeler tarafından büyük bir seferberlik içinde yardımlar hazırlanıp gönderildi. Hangi iller kapsamında ve hangi ihtiyaçlar doğrultusunda ne gibi çalışmalar gerçekleştirildi?

CHP'Lİ BELEDİYELER DIŞINDA KOORDİNELİ ÇALIŞMA YOKTU

KAZIM KURT : Tabii ki burada esas olan öncelikle koordineli bir çalışmaydı. Ne yazık ki Türkiye bu koordineli çalışmayı gerçekleştiremedi ve özellikle CHP’li belediyeler dışlandı. Böyle olunca bu yardımların amacı da çapı da büyük ölçüde azalmış oldu; keşke devleti yönetenler kucaklayıcı olabilse ve daha yumuşak bir dil kullanabilseydi çok daha fazla insana ulaşılabilirdi, olmadı. Odunpazarı Belediyesi olarak yaptığımız yardımların bilançosunu da aktarayım. Toplam 23 tır malzeme gönderdik; bunun 8’i Adıyaman’a, 11’i Hatay’a, 2’si Kahramanmaraş’a ve 2’si Diyarbakır’a. Bu malzemeler 140 bin 368 litre su, 60 ton gıda, 82 bin 800 parça giyim eşyası, 166 bin 648 adet battaniye, 1518 adet ısıtıcı, 39 bin 744 adet ıslak mendil, 8 bin 50 adet kadın pedi, 6 bin 900 adet çocuk bezi, 5 bin paket kağıt havlu, 6 bin 900 paket tuvalet kağıdı, 2 bin 875 litre sıvı sabun ve 16 bin 560 adet/kutu çocuk maması. Gönderdiğimiz tüm yardımlar yerine ulaşmış ve ilgili belediye, kaymakamlık ve parti temsilcileriyle halka doğrudan ulaştırılmıştır, bu konuda herhangi bir aksaklık yaşamadık. Tabii ki biz bunları yaparken ilk önce AFAD’dan bir iş bölümü ve talimat bekledik ancak olmadı; sonrasında kendimiz inisiyatif alarak oradaki yetkililerle iletişime geçtik ve dağıtımları bu şekilde yaptık.

ASLI KARKAZAN : Eskişehir’e gelen depremzedeler için şu an ne gibi çalışmalar yapılmakta, vatandaşların içinde bulundukları süreç nasıl devam ediyor?

DEPREMZEDELERE ESKİŞEHİR HALKINDAN CİDDİ DESTEK VAR

KAZIM KURT : Şu anda Eskişehir’e gelen depremzede sayısı net olmasa da okuduğumuz ve duyduğumuz kadarıyla 30 bini geçmiş durumda. Biz ilk önce kaymakam beyi ziyaret ederek beraber hareket etmemiz gerektiğini ve koordinasyona hazır olduğumuzu söyledik; kendisi de oldukça memnun oldu. Şu an barınma konusunu onlarla birlikte organize etmeye çalışıyoruz. Onun dışında Tepebaşı, Büyükşehir ve Odunpazarı olarak 3 belediye ortak bir program yaptık; oluşturduğumuz ortak havuzdan vatandaşların gerek gıda gerek ev eşyası vb. gibi ihtiyaçlarını buradan karşılamaya devam ediyoruz. Ayrıca Halk Market’imiz var ve bana gelen bilgiye göre 27 Şubat’tan itibaren 358 aileye doğrudan gıda yardımı yaparak bu yardımlarımızı sürdürüyoruz. Elbette bu sayılar artıyor ve en önemli sorun olarak konut ihtiyacı ortaya çıkmaya başlıyor; mevcutta boşta ev yok ya da çok yüksek bedelli kiralar depremzedeler tarafından karşılanamıyor. Ancak Eskişehir halkından ciddi anlamda bir destek var özellikle 3-5 ay kira almadan ücretsiz oturtma gibi bağışlar geliyor, gelmeye devam ettikçe biz de depremzedelerle buluşturup çözüm üretmeye devam edeceğiz.

Depremzedelerden fahiş kira bedelleri isteme konusunda da Eskişehir’de fırsatçılık az, burada henüz böyle kötü örneklerle karşılaşmadık. Şöyle bir şey var ki artık boşta ev kalmadı; 30 bin kişiyi geçtiğini varsayarsak KYK’nın yatak kapasitesi 12 bin. Bu geri kalan 18 bin vatandaşımız dışarıda demektir, bu da ortalama 3 kişiden yaklaşık 6 bin konut yapıyor. Bu kadar kısa sürede ne yazık ki bu kadar evin bulunabilmesi mümkün değil, tabii ki zaman alacak bir süreç.

ASLI KARKAZAN : Elbette ki süreç devam ederken değinilmesi gereken en önemli konulardan biri de deprem felaketinden etkilenen ve eğitimi aksayan çocuklar. Eskişehir’de depremzede olarak bulunan ne kadar çocuk var ve eğitime devam etme durumları konusunda nasıl hareket ediliyor?

KAZIM KURT : Henüz Milli Eğitim ya da Vilayet tarafından bize net bir rakam iletilmedi, ama şunu bilirim ki en zor koşullarda bile eğitim okullarda yapılmalıdır, o nedenle üniversitelerin ve okulların kapatılmasını doğru bulmuyorum. Onun dışında Eskişehir’de kreşlerimiz mevcut ve çocuklarımızı buralara aldık. Yine aynı şekilde oyuncak kütüphanemiz var, yararlanmak isteyenler geldi çeşitli başvurular oldu. Psikologlarımıza da başvuranları yönlendirmeye çalışıyoruz, halk merkezlerimizin büyük oranda kapılarını açtık; ihtiyacı olan herkesi bekliyoruz.

ASLI KARKAZAN : Bir de tabii ki vatandaşların iş istihdamı söz konusu. Bu noktada size gelen bilgiler hangi doğrultuda, Eskişehir’deki depremzede vatandaşların iş bulma ve çalışma süreçleri olumlu/olumsuz nasıl ilerliyor?

KAZIM KURT: Şu anda tabii ki çok fazla başvuru var. Özellikle depremde işini kaybeden vatandaşlarımız bizim için öncelikli, ihtiyaçlar doğrultusunda değerlendirmek üzere özgeçmişler alıyoruz. İnşallah onlara iş bulma noktasında yardımcı oluruz, kendi bünyemize alamasak bile özel sektöre aracı olmaya çalışıyoruz.

ASLI KARKAZAN : Diğer bir önemli konu da aslında şu an için depremzedelerin büyük bir kısmı KYK yurtlarında kalıyor. Sürecin devamında konuyla ilgili nasıl gelişmeler olacak, belediyeler neler planlıyor? Örneğin vatandaşların kalması için tahsis edilebilecek yerler ya da bu bölgeye kalıcı olarak yerleşmek isteyen depremzedeler?

KAZIM KURT: Şu anda depremzedeler için belediyelerin doğrudan bir görevi yok aslında. Sadece özellikle bizim belediyelerimiz “sosyal belediyecilik” anlayışı ve insan olmanın zorunluluğu gereğiyle her türlü imkanı sağlamaya çalışıyoruz. Biz doğal afetler sırasında belediyelerin insanlara destek olması gerektiğini düşünüyoruz ve bunu belediye meclisimize de bir gündem maddesi halinde sunduk. Örneğin KYK yurtları bir süre sonra boşaltıldığı zaman yaklaşık 12-13 bin kişinin daha barınma ihtiyacı söz konusu olacak; bu da tabii ki daha fazla konut ihtiyacı demek. Bu konuyu kısa vadede çözebilmek için vatandaşların deprem bölgelerinde olduğu gibi konteynerler’larda barınması sağlanmalıdır. Onun için de AFAD ve devleti göreve bekliyoruz. Toplanan bağışlar ve yardımlar şimdi kullanılmasa ne zaman kullanılacak? 

Biz de aynı şekilde vatandaşlarımızın barınması, istihdamı ve sosyal yaşama katılması konusunda bize bir görev verildiği takdirde seve seve yerine getiririz.

ASLI KARKAZAN : Konut ihtiyacından söz açılmışken, Malatya’da yeni kurulacak olan konteyner kentten de bahsetmek ister misiniz?

KAZIM KURT : Malatya’daki konteyner kentimizin bütün bağlantılarını tamamladık. Belediye Başkan Yardımcımız Emre Genç orada ve bölgede ihtiyacı olan bütün vatandaşlarımız yerleştirilecek. Biz Eskişehir belediyeleri olarak partimiz tarafından Malatya’da görevlendirildik ve 20’ye yakın belediye olarak Malatya’da halkın ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyoruz. 

ASLI KARKAZAN : Son olarak hem bir belediye başkanı hem de bir avukat olarak görüşünüzü almak isterim ki o da yıkılan binalar hakkında. Bu konu belediye meclisinde de konuşuldu ve “imar affından yararlanıldığı takdirde bütün sorumluluk vatandaşa aittir.” şeklinde bir görüş ortaya atıldı. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?

KAZIM KURT : Ben o konuda iddialıyım. İmar affından yararlanan insanlara “bütün sorumluluk bana aittir” şeklinde yazılı bir belge imzalatmak suretiyle devlet asla böyle bir sorumluluktan kaçamaz. Devlet sorumludur. Devlet vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadır. Bunu nasıl sağlayacak; sağlam ve yıkılmayacak konutlar yapıp vatandaşları iyi bir şekilde barındırarak. Siz mühendislik hizmeti almamış ve mühendislik denetiminden geçmemiş bir yapıya “buyurun oturun, bana da 20 bin lira ver bundan sonra serbestsin” diyemezsiniz. Böyle imar affı olmaz. Şu an CHP’ye “siz de imar affı istediniz” diye suçlamalarda bulunuyorlar, bizim imar affımız oradaki vatandaşın şu bina sağlam bu bina sağlam beyanına göre değil. Sadece sağlam binaya verilmesi gereken ruhsatı verelim, mühendis gitsin, yapı denetim gitsin, belediye gitsin incelesin. “Bu binada oturulabilir mi, bu binada ticaret yapılabilir mi?” Bunlara kanaat getirdikten sonra imar barışından yararlanarak yapı kullanma izni belgesi verelim. Aksi takdirde bu olmaz, mümkün değil. 

Mesela şu anda yapı kayıt belgesi almak suretiyle iş yeri açanlara bakın; bütün otoparklar iş yeri oldu. Bu doğru bir iş mi? Ya da bütün kötü binalar oturulacak niteliğe döndü, iskan aldı. Bunlar doğru şeyler mi? Değil. O yüzden bizim imar barışından anladığımız da onlarınki gibi değil. Bu nedenle oraya “sorumluluk bana aittir” yazdırarak bütün sorumluluğu vatandaşa yüklemek gibi bir devlet yaklaşımı olamaz. Devlet, öyle ya da böyle bu vatandaşa orada oturma hakkını vermiştir, o halde bu “bu bina sağlamdır” anlamına gelir. O bina sağlam değilse ve üzerine yıkıldıysa vatandaş bunun tazminatını mutlaka devletten alır, benim hukuk anlayışım budur. Türkiye’de de anayasaların emrettiğine göre vatandaş, attığı imzayla devleti sorumluluktan kurtaramaz. 

Esas dikkat edilmesi gereken bundan sonraki dönemdir. Yapı, yapı kontrolü, mühendislik ve mimarlık hizmetleri, zemin etüdü, binaların denetimi ve binaların zaman zaman yeniden denetimi gibi konularda yasalar çıkarılmalıdır. “Önce insan” diyorsak eğer; devletin de temel görevi budur. Devletin esas işi yönetmeliklere aykırı ve oturulmayacak ne kadar ev varsa hepsini dönüştürmek ve bu dönüşümde de vatandaşları külfete sokmamaktır; sosyal devletin işi budur, biz de devletten bunları bekliyoruz.