Mardin'in 4 kilometre doğusunda, bir tepeye kurulu göz alıcı Deyrulzafaran Manastırı, bu tarihi şehrin en sembolik noktalarından biridir. Manastırın tarihi MÖ 5. yüzyıla kadar uzanır ve zaman içinde birçok değişim geçirerek 18. yüzyılda bugünkü haline kavuşmuştur. Bir zamanlar Güneş Tapınağı olarak kullanılan ve daha sonra Romalılar tarafından bir kaleye dönüştürülen bu alan, Romalılar'ın bölgeden ayrılmasıyla Aziz Şleymun tarafından manastıra çevrildi.

Manastır ilk olarak Mor Şleymun Manastırı olarak anılıyordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo tarafından 793 yılında yürütülen geniş çaplı bir tadilatın ardından, manastır Hananyo'nun adına ithafen Mor Hananyo Manastırı olarak bilinmeye başladı. 15. yüzyıl itibariyle manastır Deyrulzafaran Manastırı adını aldı; bu isim, manastırın çevresinde yetişen zafaran (safran) bitkisinden gelmektedir.

Büyüleyici bir görünüme sahip

Deyrulzafaran Manastırı, kubbeleri, ahşap el işlemeleri, kemerli sütunları ve iç dış mekanlarda bulunan taş nakışları ile büyüleyici bir görünüme sahiptir. Manastır, tarih boyunca Süryani Kilisesi'nin önemli dini eğitim merkezlerinden biri olmuştur. Manastır, ayrıca bölgedeki ilk matbaayı kurarak önemli bir rol oynamıştır. Günümüzde sadece parçaları mevcut olan bu matbaa, 4. Petrus tarafından 1876 yılında İngiltere'den getirilmiştir. 1969 yılına kadar aralarında Süryanice, Arapça, Osmanlıca ve Türkçe'nin de bulunduğu dillerde birçok eser basıldığı matbaa, ayrıca 1953 yılına kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi de yayımlamıştır.

Önemli dini merkezlerinden

Deyrulzafaran Manastırı, günümüzde hala Süryani Kilisesi'nin önemli dini merkezlerinden biri olarak varlığını sürdürmekte ve Mardin Metropoliti'nin ikametgahı olarak kullanılmaktadır. Dünyanın dört bir yanından gelen Süryaniler, burada dua etmek ve bereket almak için ziyaretlerde bulunurlar. Bunun yanı sıra, yerli ve yabancı turistler de manastırın eşsiz güzelliğini ve tarihi derinliğini keşfetmek için her yıl binlerce kilometre yol kat ederler.