Sahada alınan sonuç elbette böyle kritik bir haftada önemliydi; ancak alınan sonuçtan ziyade sahada oynanan etkisiz oyun Eskişehirspor’a gönül veren herkesi üzdü.

Ülkemizin 6 Şubat’ta yaşadığı büyük facia sonrasında zorunlu olarak futbol müsabakalarına ara verildi. Yaklaşık 1 aylık arayı baz aldığımızda bu süreci en iyi değerlendiren futbol takımlarından birinin Eskişehirspor olduğunu itiraf etmek gerek. Şehrimizin gözbebeği bu süreçte uzun yıllardır kapalı olan transfer tahtasını iki kez açmayı başardı. Böylece son derece “zayıf” olarak nitelendirilen A takım kadrosuna 20 futbolcu transfer edildi. Es Es’e gelen oyuncular arasında çok kariyerli isimler ve potansiyeli yüksek isimler olduğunu gördük. Yine, sezon arasında takımın Antalya Belek’te yaptığı hazırlık kampı Eskişehirspor için büyük bir artı oldu. Bu kampta yeni transferlerin büyük bir bölümü takıma adapte oldu. Aynı zamanda yeni teknik direktörümüz Özcan Kızıltan ve ekibi de Eskişehirsporlu futbolcular ile Belek kampında kaynaştı. Kısacası Eskişehirspor Belek’ten hocasından futbolcusuna kadar yepyeni bir takım olarak döndü. 

Antalya dönüşü Karaköprü Belediyespor karşılaşmasına 1 hafta boyunca Eskişehir’de hazırlanan takımdan galibiyetten başka bir sonuç beklenmiyordu. Maçtan bir gün önce yönetimin büyük çabaları sonrası yeniden açılan transfer tahtası ve hemen akabinde yapılan 3 önemli futbolcu transferinin de pazar günü oynanan maça pozitif etki yapması bekleniyordu. 6 Mart Pazar günü saat 14.00’de Yeni Eskişehir Atatürk Stadyumu’nda Karbel Karaköprü Belediyespor takımını ağırlayan temsilcimiz Eskişehirspor hepimizi üzen bir sonuç ile sahadan ayrıldı. Durum böyle olunca maalesef yeni dönemin ilk maçından hemen sonra oyunculara ve teknik ekibe sert eleştiriler yükselmeye başladı. Sahada oynanan oyun kimseyi memnun etmedi.

Ben 20 transfer yapan yeni bir takımın, yeni bir hoca yönetiminde çıktığı ilk maçta dağınık bir görüntü sergilemesini çok garipsemedim. Elbette oynanan oyun vasatı bile aşamayan bir seviyedeydi. Bunu es geçmek ve olayı romantize etmek için şaşırmadım demiyorum. Fakat mağlubiyetin ve içinde bulunduğumuz kötü durumun getirdiği psikolojiyle böyle sıcağı sıcağına olumsuz yorumlar yapmak bana mantıklı gelmiyor. Çünkü başka Eskişehirspor yok ve düştüğümüz yerden hep beraber çıkmalıyız. Ayağa kalkmaktan başka çaremiz yok! 

İlerleyen haftalarda daha derli toplu bir takım göreceğimizi umut ediyorum. Özcan hocaya, oyunculara ve yönetime güvenmekten başka şu an başka bir yol yok. Oynanan oyunu ve tercihleri eleştireceğiz ama sürece pozitif bakmamız gerekiyor. Yönetim, teknik kadro, futbolcular ve taraftar el ele vererek bu günleri atlatmak zorundayız. Eskişehirspor’un halen mali kriz yaşadığını da unutmamak gerek.
Karaköprü Belediyespor maçına dönecek olursam takım savunmasındaki zafiyetimiz maçın ilk 10 dakikasından sonra kendini göstermeye başladı. İlk 10 dakikada Karbel Karaköprü her ne kadar topa daha hakim görünse de iki takımın birbirini tartan oyununu izledik. Eskişehirspor ilk devrenin ikinci çeyreğinde topu daha çok ayağına almaya başladı. Öne doğru oynamaya çalıştığımız süreçte bloklar arasındaki kopukluk hem hücumda hem de savunmadı bizi çok zorladı. Özellikle rakibin denediği hızlı hücumlar savunmamızı dağıttı. Stoper tandeminde aksayan Eskişehirspor bekler tarafında biraz daha iyi bir görüntü verdi. Bunu ilk yarı özelinde söylüyorum. İkinci devrede beklerimiz de oyundan düştü. Bu durumun ortaya çıkmasında maalesef kanat oyuncularının yeterince geriye gelmemesi etkili oldu. Yeri gelmişken bunu da söylemek istedim.

Oyun dengeye oturmuşken 34. dakikada Karbel Karaköprü’nün Halil’in golüyle öne geçmesi can sıktı. Çünkü rakip kompakt ve dinamik oyunuyla açılması zor bir ekip izlenimi veriyordu. Bunun üzerine geriye düşmemiz Karaköprü Belediyesi’nin alanları çok daha rahat kapatmasını sağladı. İlk yarı yediğimiz gol haricinde nispeten dengeli geçti.

İkinci yarıda takımın geride olmamıza reaksiyon vermesini bekliyorduk. Özcan hocanın ikinci yarının başında yaptığı değişiklikler açıkçası oyunumuzda bizi ileriye götüren bir etki sağlamadı. Hücum edip bir an önce skoru eşitleme çabasının getirdiği aceleci oyun ve Eskişehirspor’un üçüncü bölge oyuncularının etkisizliği tabiri caizse rakibin ekmeğine yağ sürdü. İstediği hücumları bir türlü yapamayan Es Es baskı kurmaya çalışırken kalesinde önemli kontralar görmeye başladı. Hızlı hücumlara karşı takım savunmamızın dağınık görüntüsü ligin ilk devresindeki Eskişehirspor’u anımsattı. 69. dakikada Halil’in ve Karaköprü Belediyespor’un gelen ikinci golü takımın enerjisini yerle yeksan etti. Bu kırılma TFF 3. Lig’in uzun süredir dibinde olan ve yeni kurulan bir takım için gayet normal bir durum. Nitekim bunun üzerine sıklaşmaya başlayan rakip atakları 80. dakikada Burak’ın attığı üçüncü golü beraberinde getirdi. Sahada ve yedek kulübesinde yaşanan gerginliklere değinmek bile istemiyorum.

Maçın 63. dakikasında oyuna giren Barış Memiş’in takıma biraz olsun can suyu verdiğini gördük. Onun bireysel çabaları ile hücumda etkili olmaya çalışan bir Eskişehirspor gördük. Barış Memiş kişisel çabasının karşılığı olarak 90+4’te attığı golle tabelayı belirledi. Fakat gol dışında net bir pozisyon yakaladığımızı söylemek çok zor. Üçüncü bölgede pas trafiğini oturtamazsak gol pozisyonuna girmemiz zor görünüyor. İnanıyorum ki Özcan hoca bu sorunları kısa sürede çözecektir. 

Umuyorum ki bizler de önümüzdeki çok kritik Edirnespor maçında gerçek Eskişehirspor’u izleme fırsatına erişiriz ve üç puanı hanemize yazdırırız. Her puana ve alınacak iyi sonuçlara Eskişehirspor’un çok ihtiyacı var. Zaman köstek değil destek olmak zamanı!