Eskişehirspor’da sezon öncesinden, ilk 3 haftada oynadığımız 2 maçtan yeterince söz ettim, ettik. Geçen haftaki yazımda Eskişehirspor’un bugüne kadar görünen eksilerinden ve artılarından detaylı şekilde bahsettim. Herkes gibi ben de Sincan Belediyespor maçının takım için kırılma noktalarından biri olacağını düşünüyordum. Nitekim de öyle oldu. Fakat herkesin Yunusemrespor maçı sonrasında “Bu takım nasıl şampiyon olacak?” sorusunu sorduğu iklimde ben daha rahat olan ve Eskişehirspor’un iyiye giden adımları atmak üzere olduğunu söyleyenler arasındaydım. Elbette futbolda her sonuç, her türlü oyun ihtimali mevcut. Burada bir “fakat” daha koymak istiyorum yanılmadım. Bunu ben bildim, işte futboldan böyle anlıyorum demek için asla söylemiyorum. Zaten beni yakından takip edenler herkes gibi yanıldığım, tahmin etmekte zorlandığım noktalar olduğunu da biliyor.

Eskişehirspor için Sincan maçı öncesinde daha rahat olan taraftaydım diye ısrarla söylememin sebebi, özellikle taraftarımız içerisinde henüz bu ligin dinamiklerini tam manasıyla çözemeyen çok sayıda kişi olması. Yine, daha önce de dediğim gibi taraftar ligi, takımı veya maçı analiz etmek zorunda değil. Ancak taraftarın hem sosyal medyada hem de sosyal hayatta takıma yaptığı acımasız eleştiriler direkt oyuncuların ve teknik ekibin kulağına gidebiliyor. Eleştiri elbet yapılmalı, ben de sezon öncesi ve başından bu yana birçok şeyi eleştirdim ancak; bu eleştirilerin dozu ayarlanmalı. 3 maçta 9 puan yapan takıma “Bu takımdan bir şey olmaz, şampiyonluk hayal” gibi eleştiriler gerçekçi değil. Neden değil? Çünkü BAL’da oynanan oyunu iyi anlamak ve seviyeyi iyi ölçmek lazım. Bu hususa biraz daha dikkat etmek ve Eskişehirspor’u 4 maçta 12 puan yapmışken daha yerli ve usturuplu eleştirmek gerek. Yoksa iyi giden hava bir maç ile bir anda tersine dönüverir. Bunu yaşamamak adına herkesi naçizane daha sağduyulu olmaya davet ediyorum. Zaten Sincan maçındaki, özellikle ilk yarıdaki oyundan sonra bu eleştirilerin daha yumuşak noktaya evirileceğini de düşünüyorum.

Gelelim 2-0 içeride kazandığımız Sincan maçına. Eskişehirspor ilk yarıda tam da benim istediğim görüntüdeydi. Orta sahayı geçmiş maçlara göre hızlı geçen, geriden ayağa oyun kurmaya çalışan ve ileride yetenekli ayaklarıyla gol pozisyonlarına giren bir takım hüviyeti sergiledi. Tabii ki yine de orta sahadan 3. bölgeye geçişlerde ufak tempo sorunları vardı. Bunu Eskişehirspor çok düşük bir seviyeye indirse zaten 3. Lig’de play-off kovalayan bir takıma dönüşür. Hele ki ilk yarıdaki oyunu 60-65 dakika oynayabilse bu ligin yanına yaklaşılmaz bir takımı olur. Kalitenin üzerine tempo ve doğru oyun koyulduğunda Eskişehirspor’un nasıl etkili bir ekip olduğunu ilk yarıda net şekilde izledik.

İkinci yarıda ise doğal olarak daha kontrollü oynamaya çalışan bir Eskişehirspor vardı. Evet, belki topu biraz fazla rakibe verdik. Oyun içinde daha fazla aktif kalmalıydık ama ikinci yarı da kötü bir oyun oynamadık. Bize yetecek oyun sahada vardı. Sincan’a çok net birkaç pozisyon vermemiz ise ikinci yarıda bize eksi yazan taraftı. Maçı izlediğim kadarıyla oyuncular rehavete kapılmadı. Bu nedenle pozisyon vermedik, bu güzel bir gelişme. Eskişehirspor pozisyonları yorulduğu için verdi. Takım zorlu ve tempolu geçen bir ilk yarı sonrasında 55. dakika civarında yorulmaya başladı. Özellikle takımda daha önce temel sorun olarak bahsettiğim 2. bölge ile 3. bölge arasında kopmalar bu dakikadan sonra görülmeye başladı. Bu durum direkt olarak takım savunmasını da etkiledi ve kalemizde pozisyonlar görmeye başladık.

 İbrahim Hoca ikinci yarı başında Doğukan değişikliği sonrasında 75 civarlarına kadar başka oyuncu değişikliği yapmadı. Belki de orta saha takviyeleri 60’larda gelse daha diri kalabilirdik. Ancak bunlar tabii ki ihtimal. İbrahim Hoca elindeki malzemeyi kendine göre en iyi şekilde değerlendirdi. Es Es ikinci yarı pozisyon verse de pozisyonlara da girdi. Maç 3-0 4-0’da olabilirdi. Bunu da göz ardı etmemek lazım. Eskişehirspor tempo yakalayıp erken gol attığı zaman bu ligde bizi durdurabilecek bir takım yok. Bizim sorunumuz tempo yapamamak ve rakibi erken açamamak gibi görünüyordu. Bu kapanan takımlara karşı kesinlikle daha zorlu bir iş. Sincan gibi oynamak isteyen takımlara karşı ise Es Es kısa sürede daha etkili olabiliyor. Maçın kazanılmasındaki anahtar da iyi hazırlanmak ve net şekilde buydu.

Ayrıca topu 1. bölgeden 2. bölgeye geçirmekte sorunlar yaşıyor diye eleştirdiğim Arda Kartal, alışık olduğu ortağı Erdin’in sakat olduğu maçta bugüne kadarki en iyi performansını ortaya koydu. Arda hem savunmada çok derin hatalar yapmadı hem de topu oyuna sokmakta çok daha mahir göründü. Böyle devam eder umarım. Sincan maçı özelinde tüm takım olarak iyiydik ancak; başta kaleci İhsan’ın kalede verdiği güven olmak üzere Sergen’in ortaya koyduğu yetenek, İsmail’in 60-65’e kadar olan etkileyici performansı, Serdar Sudun’un gayreti ve Hayrettin’in sol kanattaki muazzam gayreti öne çıkan performanslar diyebilirim.

Eskişehirspor rehavete kapılmadan, Sincan maçındaki oyunun üzerine koya koya giderse şampiyonluğun hiç de uzak görünmediğini söylemekte bir beis yok. Elbet daha çok maç var ve engellerin sayısı az değil ancak; artık ivme bize dönmüş durumda. Kaynaşlı deplasmanından gelecek bir galibiyet çok güzel şeylerin habercisi olacak diye umuyorum.

Başarılar Es Es’im 5’te 5 ve 15 puan parolasıyla başladığımız hafta inşallah hedeflediğimiz gibi biter. Yolun sonu şampiyonluk olsun!

Herkese saygılar, sevgiler ve Eskişehirspor ile dolu bir hafta diliyorum.