Siyasetin doğasında devinim vardır. Durağan bir politika, destekçileriniz gözünde popülaritenizi kaybetmenize, etkin siyaset izleyen siyasi oluşumların karşısında geri kalmanıza neden olur. Kısaca, gündemi belirleyen ve yönlendiren olmak ve grubunuzu canlı tutabilmek için, aktif politika üretmeye hiç durmadan devam etmeniz, yani “Etken” olmanız gerekir. Bununla birlikte, başarılı bir siyaset izlemenin en temel yollarından biri de, çevrenizdeki gelişmeleri iyi takip ederek, bütün parametreleri hesaba katarak kararlar almak ve buna göre bir siyasi aksiyon planı çizmektir. Bu da sizin siyasi hamlelerinizi ve faaliyetlerinizi doğru zamanda yapmanızı gerektirir. “Edilgen” siyasette işte burada devreye girer. Bazen çevrenizde meydana gelen veya meydana gelmesi olası bazı gelişmeler, harekete geçeceğiniz zamanı ötelemeyi gerekli kılabilir. Zira bazı dış faktörler, sizin ya da siyasi oluşumunuzun uygulayacağı kararların başarılı sonuç vermesi üzerinde doğrudan etkili olabilir. Bu durumda, başarı için edilgen bir moda geçmek kaçınılmazdır.

Çoğu siyasetçinin kâbusudur, hiçbir şey yapmamak. Siyasette gündemi belirleyici olmak ve diğer siyasi oyuncuların yapacakları siyasi manevraları öngörüp onlardan önce yapacağınız ataklarla, bu hamleleri savuşturmak etkin bir siyasi hayatın normal rutinlerindendir. Futbol dünyasının geçerli kurallarındandır “En iyi savunma hücumdur” sözü. Yani savunmada edilgen bir halde beklemektense, gündemi yönlendiren ve öne çıkan siyasi ataklar yapmak, sizin bir adım önde olmanızı sağlar. Ancak bu her koşulda başarıyı getirmez. Özellikle bütün parametreler hesaba katılmadan erken yapıldığında veya gelişmelere yönelik farklı alternatif opsiyonlarla hareketlerinizde bir esneklik payı bırakmadığınızda.

“Gündemi belirleyen, popüler etkin bir hareket olacağız” heyecanıyla, çevreyi gözlemlemeden ve olası gelişmelere göre bir A, B hatta C planı yapmadan gündeme dalmak, çoğu zaman hata riskinizi arttıracağından, durumdan zararla çıkmanıza neden olabilir.

Öte yandan, temkinli olalım ve tüm faktörleri hesaba katalım, her duruma göre bir A, B, C planımız olsun, gündeme göre adımlarımızı belirleyelim yaklaşımıyla edilgen bir tutum takınıyor olabilirsiniz. Bu durumda kararlarınızı etkileyecek dış faktörler hiç bitmeyeceği ve mütemadiyen birbirini izleyeceği için, bir bakmışsınız ki sürekli kendinizi “dur bakalım ne olacak”, “şu da olsun ondan sonra bakarız” derken bulabilirsiniz ki bu da sizin “edilgen” bir döngüye girdiğinizi gösterir.

Denir ki “Hata yapmak istemiyorsanız hiçbir şey yapmayın”. Evet, doğrudur, atalet sizi hata yapmaktan alıkoyar belki ama başarı kazanma şansınızı da siyasi rakiplerinizin başarısızlığına endeksler. Sizi, rakibiniz olan siyasi oluşumların üreteceği hamlelere karşı açık ve savunmasız kılar.

Tam anlamıyla bir “kırk katır mı kırk satır mı” durumu.

Ne “Etken” fırtınasına ne de “Edilgen” döngüsüne kapılmamak gerekir. İkisi de uygulanabilir yöntemlerdir, ancak yere ve zamana göre anlam kazanırlar. Aralarında ince bir çizgi vardır.

Peki, anahtar nedir? O ince çizgi nasıl çizilir?

İletişim ve bilgi çağında yaşıyoruz. İnsanlık tarihi boyunca üretilen bilginin artık 16 ayda üretildiği söyleniyor. Gün boyunca, sosyal medya, görsel ve yazılı basın aracılığıyla yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Bu aynı zamanda, siyasi kararlar alırken gözlemlemeniz gereken kaynakların ve parametrelerin baş edilmesi güç bir oranda arttığı anlamına geliyor. Bu şartlarda siyaset yapabilmek ve özellikle başarılı “etken” siyaset yürütmek gittikçe zorlaşıyor ve “edilgen” döngüsüne doğru sürükleniyoruz. Bilginin amacımıza uygun ayrımını yapmadığımız sürece de böyle devam edecek.

Bu durumu daha üstesinden gelinebilir hale getirebilmek için, kararlarımız üzerinde etkili olabilecek kaynakları kategorize edelim.

a. Olası gerçekleşecek durumu ne yaparsak yapalım değiştirme şansımızın olmadığı haller

Örnek: Genel Seçimler. Sizin alacağınız hiçbir karar, hiçbir siyasi aksiyon seçimlerin yapılacağı gerçeğini değiştirmez. Dolayısıyla, yapacağınız siyasi çıkış bu gerçekle uyumlu olmalı seçim sonuçlarının menfi ya da müspet bir tesiri olmamalıdır. Hareket, seçimin yapılacağı gerçeğine uygun düzenlenmeli, size olumsuz dönebilecek ise ertelenmelidir. “Edilgen” bir stratejinin uygulanabileceği şartlar burada oluşur.

b. Olası gerçekleşecek durumu değiştirme şansımızın olduğu haller.

Örnek: Milletvekili aday adaylarının seçim sıralaması. Bu durum “Etken” bir siyasetin izlenmesi gerektiği koşula güzel bir örnektir. Burada pasif bir şekilde, Genel Merkez, İl yönetimi ve Parti üyelerinin ne karar vereceklerini beklemek yerine, fiilen çalışmalı, siyaset üretmeli ve kendinizin yada desteklediğiniz aday adayının listelerde üst sıralarda yer alabilmesi için çaba gösterilmelidir.

Saygıdeğer Okurlarım, yazımızı Marlo Morgan’ın “Bir Çift Yürek” isimli kitabından bir alıntı ile tamamlayalım.

“Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme
cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver”.

Sağlıcakla kalın.