Türkiye'de dip dalga olarak milliyetçilik yükselmeye devam ederken hükümetin idari politikalarındaki ciddi arızalar da devam ediyor.

Daha önce de defaatle yazdığım gibi Türkiye'de milliyetçilik akımı çığ gibi büyüyor. Bu ülkenin genlerinde zaten ciddi anlamda, yüksek oranda olan milliyetçilik bugün çok farklı bir boyutta karşımıza çıkıyor. Tamamen çevresel etkenlerinden arınan, saf Türk milliyetçiliği büyük bir sükse kazanmış durumda. Bu durumun ortaya çıkmasında yine defaatle söylediğim gibi global konjonktürde yükselen ulusalcılık ve milliyetçilik akımının büyük etkisi var. Özellikle Doğu Avrupa'da başlayan bu çıkış Türkiye'ye de artık uğramış durumda. Aynı zamanda ülkede sürekli cereyan eden mülteci sorunu ve terör meseleleri de bu akımın güçlenmesini hızlandırıyor. Söylediklerimden milliyetçilik veya ulusalcılık tehlikeli bir hastalıktır gibi bir anlam çıkarılmasın. Ancak her şeyin aşırısı ve kontrolsüz olanı sakıncalıdır.

Ülkemizde özellikle gençlerin milliyetçi bir tavır takınmasında hükümetin düzensiz göç politikaları ve teröre karşı yürüttüğü mücadelede izlediği fevri politikaların büyük etkisi var. Bu kasıtlı veya kasten olmayacak şekilde mi yapılıyor bilinmez ancak; izlenen politikalar Türkiye'yi ciddi bir kaosun ortasına sürüklemek üzere.

Hükümetin arızalı politikaları bugün oluşmuş değil. AK Parti uzun zamandır teröre karşı mücadelede 1990'ların mottosunu izliyor, "Azdan az çoktan çok gider." Ancak bu motto günümüzde kabul görecek bir görüş asla değil. Biz can kaybedersek misli ile karşılık veririz görüşü çok hatalı. Daha doğrusu elbette misliyle karşılık veririz fakat; meseleyi çözmediğimiz sürece bu durum yakın zamanda önemli ölçüde baş ağrıtacak. Bu, sürdürülebilir bir politika değil. Bunu görmek için kahin ya da siyaset uzmanı olmaya gerek yok. Vatansever insanlar artık şehit haberi duymaktan, sonrasında ise sınır ötesinde birkaç yerin bombalanmasından bıkmış durumda. Kesin çözüm oluşturacak bir aksiyon alınmasını bekleyen insanların sayısı oldukça çok. Bu da dip dalga milliyetçiliği sağlam şekilde destekliyor.

Dip dalga milliyetçiliği destekleyen bir diğer mesele de düzensiz göçmen ve mülteci meselesi. Neden mülteci ve düzensiz göçmen diye ayırdın derseniz, bu iki kavram arasında önemli farklar var diye cevap veriririm. Düzensiz göçmenlerin savaşla vs. ile tabiri caizse işi yok. Laçka olan sınırları rahat şekilde aşan ülkemize geliyor. Mülteciler de yine ülkede büyük bir problem haline gelmiş durumda. Ülkede mülteci politikalarına yüksek sesli bir tepki varken mevcut hükümetin ümmetcilik kisvesi altında bu durumu savunması ulusalcı cepheyi yay gibi geriyor.

Dip dalga milliyetçliği de laf arasında tanımlamak gerekirse, milliyetçilik birçok farklı boyut halinde bir araya gelerek toplumun hatırı sayılır bölümünde ana görüş olarak oturmaya başlıyor. Bu görüş birliği farklı kesimlerden çok fazla insanı aynı çatı altında sokacak. Milliyetçilik akımında tekil bakıldığında bir sorun görünmüyor. Fakat karşıda ümmetçilik, din kardeşliği birliği ve araplaşma gibi isimlendirilen bir görüş olduğunda iki güçlü kesimin karşı karşıya gelmesi önemli sorunlara neden olabilir.

Türkiye bu kopuş noktasına bence yavaş yavaş yaklaşıyor. Eğer hükümet biraz daha dip dalgaya kulak asmadan tabiri caizse sadece onların gazını alacak münferit hamleler üzerinden bir poltika izlemeye devam ederse yakın zamanda ülkemizde ciddi bir karmaşa görmemiz kaçınılmaz. Çünkü PKK sorunu ve mülteci, düzensiz göçmen meseleleri aynı düzlem üzerinde birleşmeye çok yakın. Buna karşı olan cephenin de artık net tavırlar aldığını gördüğümüz için ciddi sorunlar ortaya çıkmasını bekelemek felaket tellallığı değil düpedüz doğruculuktur.

Bir an önce hükümet başta olmak üzere devletin kendisine çeki düzen vermesi gerekiyor. Külhanbeyi kafalar ile devlet yönetilmez. Devlet aklı olmayan yerde kaos olur. Devlet aklının yeniden ülkeninin dümenine oturması ve sorunları geçici değil, kökünden halledecek formüller bulması gerekiyor. Bu formüllerin de elbette uygulanabilir olması çok önemli. Kağıt üzerinde senaryolar devri geçeli çok oldu.

Son olarak son 30 günde kaybettiğimiz 21 vatan evladından dolayı duyduğum üzüntüleri dile getirmek ve başın sağ olsun Türkiyem demek istiyorum. Ayrıca ülkemizde huzur ortamının bir an önce sağlanmasını ve insanların mutlu, mesut yaşayacağı bir döneme adım atma isteğimi de sizlere aktarmak istiyorum. Herkese iyi hafta sonları...